Deprem korkusu herhalde hepimizin en derin köşelerine kazınmış olan bir gerçek.

Bu zamanlarda çok daha fazla hem de.

Özellikle ülkemizde yaşayanlar için bu korku, neredeyse günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda.

Alışmak mı asla.

Herhangi bir anda, herhangi bir yerde, yerin altında oluşan o koca gürültüyle beraber dünyanın titremesi, hepimizi derinden sarsan bir olay.

İnsanlar olarak, deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmiş olsak da bu korkuyu bir türlü üstümüzden atamıyoruz.

Belki de bu korkunun en büyük sebeplerinden biri, depremin ne zaman ve nerede olacağını kesin bir şekilde kestiremememiz.

Ve son zamanlarda konuşulanlar.

Kabullenmesekte beklediğimiz büyük depremler.

Sürekli bir belirsizlik içinde yaşamak, insan psikolojisi üzerinde oldukça ağır bir yük oluşturuyor.

Gelişen teknolojiyle birlikte alınan önlemler ve yapılan çalışmalar olsa da, bu korkuyu tamamen silmek mümkün değil gibi gözüküyor.

Ayrıca gerçekten tam anlamıyla önlem alınıyor mu diye içten içe düşünmek.

Evlerimizi sağlam yapalım, acil çantamızı hazırlayalım, deprem anında ne yapmamız gerektiğini bilelim derken bile içimizdeki o korku bir türlü gitmiyor.

Belki de en önemli olan şey, bu korkunun bizi yönetmesine izin vermemek.

Evet, deprem gerçeğiyle yaşamak zorundayız ama bu korkuyla yaşamak zorunda değiliz.

Her an olabilecek bir felaket karşısında kendimizi hazırlamak elbette önemli ama hayatın tadını çıkarmaktan da vazgeçmemeliyiz.

Bu kadar olumsuz ve korku dolu duyguların içinde hala bir tane pozitif bir his arıyor olmam da benim polyannacılığım olsun bu yazıda.

Her şeye rağmen, umutla ve tedbirle yaşamaya devam etmek, belki de en doğru olanıdır.