Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

'Reçete' var 'ilaç' yok!

2024.04.01 18:19 - Son Güncellenme: 2024.04.01 18:19
A

Başlığa döneceğim, fakat önce imalat sanayi raporundan söz etmek istiyorum.

Ekonomik büyümenin öncü göstergesi olan imalat sanayi performansında en hızlı ve güvenilir referans kabul edilen İSO Türkiye İmalat PMI Mart 2024 raporu ile Türkiye Sektörel PMI raporu açıklandı.

Baktığımızda imalat göstergesinde çok değil, fakat sınırlı düşüş var. 

Nasıl mı?

Şöyle ki; eşik değer olan 50,0'nin üzerinde ölçülen tüm rakamların sektörde iyileşmeye işaret ettiği sonuçlara göre 2024 yılının Ocak ayında 49,2 seviyesinden şubat ayında 50,2'ye yükselen manşet PMI, martta hafif bir düşüşle 50,0 düzeyinde gerçekleşti.

İmalatçılar için faaliyet koşullarında genel olarak durağan bir seyre işaret ettiğini anlatıyor.

Yani üretimin hafif arttığı, yeni siparişlerde yavaşlamanın devam ettiği, enflasyon oranları azalmakla beraber yinede yüksek seviyelerde kaldığı ve Türk Lirası'nın ABD doları karşısındaki değer kaybının da imalat sektöründe girdi fiyatlarında yükselişe yol açan ana unsur olmaya devam ettiğinin görüldüğünü ifade ediyor.

Örneğin;

Bazı firmalar ham madde maliyetlerinde artış bildirerek, girdi maliyetlerinin yüksek seyrini sürdürdüğüne dikkat çekmiş.

İmalat sanayi içerisinde yer alan sektörleri incelediğimizde;

Tekstil ürünleri, elektrikli ve elektronik ürünler, giyim ve deri ürünleri,  kara ve deniz taşıtları, ana metal sanayi, metalik olmayan mineral ürünler, ağaç ve kâğıt ürünleri, kimyasal, plastik ve kauçuk ürünleri, makine ve metal ürünler ve gıda ürünleri olmak üzere takip edilen 10 sektör arasında yeni siparişlerin arttığı tek sektör olarak gıda ürünleri ön plana çıkmış.

Örneğin;

Yeni siparişler yalnızca gıda ürünlerinde artış kaydederken, sektörlerin çoğunluğunda üretimin yavaşladığına işaret edilmiş.

Öte yandan ankete göre, fiyatlar artmaya devam ederken ve en yüksek enflasyon kara ve deniz taşıtları sektöründe gerçekleştiği görülmüş.

Girdi fiyatlarındaki en sınırlı artış giyim ve deri ürünlerinde olarak belirtilmiş.

Üretimde en keskin yavaşlama ise tekstil sektöründe gerçekleşmiş.

Üretimdeki durağan tabloda, yeni siparişlerin gıda ürünleri dışındaki tüm sektörlerin daralmasından kaynaklandığına işaret ediliyor.

Nihai ürün fiyatlarının en yavaş arttığı sektörler ise elektrikli ve elektronik ürünler ile kimyasal, plastik ve kauçuk ürünleri olarak sıralanıyor.

Örneğin raporda dikkat çeken bir başka detay ise; Kızıldeniz'de yaşanan saldırılar...

Bildiğiniz üzere, Husilerin saldırıları küresel deniz taşımacılığını sekteye uğrattı.

Sonrasında bazı firmalar Kızıldeniz'deki aksamalar nedeniyle girdi alımlarında gecikmelerle karşılaşmıştı.

Raporda da paylaşılmış, teslimat sürelerinde üst üste üçüncü ay artış gözlendiğine dikkat çekilmiş.

Dolayısıyla;

Finansmana erişimde zorlanan şirketler için imalat ve üretim riskli halini koruyor.  Faizler de engel oluşturuyor.

Türk Lirası'ndaki değer kayıpları ve dolar söz konusu yavaşlamada etkili. Tedarikçilerin yüksek girdi talebine yanıt vermekte zorlanması ve firmaların mevcut stoklarını kullanması ise girdi stoklarının azalmasına yol açıyor.

Gelelim başlığa...

Vatandaşın tepkisi sandıkta çok yüksek dozda oldu.

Genel seçim sonrası, "artık seçim geride kaldı ve halkın derdi geçim."

Yerel seçim zamanı geldi, "ama hala halkın derdi geçim."

Yerel seçim bitti, "halkın derdi yine geçim."

Ne bekleniyordu ki!

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu'nun araştırma sonuçlarına göre Mart ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 20 bin 98 liraya, yoksulluk sınırı ise 57 bin 280 liraya yükseldi.

Türk-İş'in Açlık ve Yoksulluk araştırmasının Mart ayı sonuçlarına göre de açlık sınırı 16 bin 792 TL'ye, yoksulluk sınırı da 54 bin 700 TL'ye yükseldi.

Açlık sınırı 17 bin 2 TL'lik asgari ücrete yaklaştı ve geçti.

2024 yılı asgari ücret net 17 bin 2 lira, en düşük emekli maaşı 10.000 TL.

Yukarıda paylaşmıştım, imalat sanayi ile ilgili durumu da...

Emekliler, asgari ücretliler, sanayiciler, esnaf, iş dünyası kısaca ekonomi meselesi olarak okumak yanlış olmaz.

Hayat pahalı, fakat herkes asgari ücretli, herkes emekli...

Tüketici güven endeksi de uyarı vermişti, sandıktan çıkan sonuçlar da gösteriyor ki seçmenin geçim sıkıntısıyla sandığa gittiğini.

Emeklisinden asgari ücretlisine seçmen diyor ki; gelir seviyem ile geçinemiyorum, refah payım düştü, nefes alamıyorum, hayat kalitem yerle bir, tencerem kaynamıyor, tavam ısınmıyor.

Kimse yüksek enflasyon ve artan hayat pahalılığı karşısında aldıkları ücretle geçinemez durumda.

Maalesef hayat pahalılığı karşısında gelir dağılımı bozulan kesimin sorunlarına çözüm getirilemiyor.

Özetle...

Sandık sonuçlarında en önemli etken enflasyon, ekonomi, bozulan gelir ve hayat pahalılığı oldu.

Yerel seçimlerden önce emeklilerden asgari ücretlilere ücret artışı bir kez daha gündeme gelseydi durum farklı olur muydu?

Olabilirdi...

Çünkü yerel seçimlere giderken halkın derdi geçimdi!

Esnaf ve sanayiciye gelelim...

Onlarında derdi; yatırım ortamının iyileştirilmesi, finansmana erişimin kolaylaştırılması, enflasyon faiz dengesinin oturtulması.

Anlayacağımız reçete var, ilaç yok!

Ekonomide atılacak çok adım, yapılacak çok iş var.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları