Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

Marka değeri nasıl korunmalı?

2022.06.11 11:38 - Son Güncellenme: 2022.06.11 11:38
A

BUSİAD Tekstil Çalışma Komitesi tarafından gerçekleştirilen 'Tekstil Sektöründe Sürdürülebilirlik ve Marka Beklentileri' seminerine katıldım.

Tekstil sektöründe sürdürülebilirlik konusunda atılacak adımların tartışıldığı seminere; tekstil ve kimya mühendisleri, marka temsilcileri ve tedarikçilerden oluşan şaşırtıcı yoğunlukta ilgi vardı.

Programı izlerken aklıma, geçen yıl dinlediğim seminerden 'Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı' ile ilgili konuşmalar geldi.

Uzmanlar, şu noktalara değinmişti:

"Avrupa Birliği tarihinin belki de en kapsamlı dönüşüm planı 'Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı' ticaretin de şartlarını değiştirdi. 2050 yılında Karbon Nötr olmayı hedefleyen Avrupa Birliği, bu hedefe ulaşmak için etkin bir karbon fiyatlama sistemini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Tekstil, hazır giyim ve ayakkabı gruplarından oluşan moda pazarı, karbon ayak izini daha fazla düşürmesi gerekecek. Avrupa Yeşil Mutabakatı, Türkiye için bir risk olduğu kadar, sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir dönüşümün aracı olabilecek yepyeni bir fırsat da olabilecek. 'Sınırda Karbon Düzenlemesi' altında AB'ye ödenecek tutarların bir 'karbon fiyatlama sistemi' kurularak, Türkiye'de sektörlerin dönüşümü için kullanılmasının, hâlihazırda farklı isimlerle çevre koruma amacıyla alınan vergilerin de bu amaçla kullanılması mümkün olacak. Türkiye'deki firmalar için "yeşil üretimi" destekleyen bir programın başlatılması ve yeşil üretim koşullarına uyum için firmaların gerçekleştireceği harcama ve yatırımların desteklenmesi gerekiyor. Böylece, dünyada hızlanan yeşil dönüşüm sürecine Türk sanayisinin adaptasyonu hızla gerçekleşebilecek ve Türkiye rekabetçi yeni ticaret yarışında hak ettiği yere ulaşabilecektir. Tekstil sektörü, üretim ve tüketimden kaynaklanan çevresel ve iklim baskılarını azaltırken, bir taraftan da ekonomik ve sosyal faydayı sürdürebilmesi için 'döngüsel ekonomi'ye sistematik bir şekilde geçmesi artık kritik öneme sahip."

Coats Türkiye İplik Sanayi Erkan Saroğlu, Altınsu Tekstil Fatma Uray, ZDHC Türkiye Uygulama Sorumlusu Sinem Akkocaoğlu, LC Waikiki Çevresel Sürdürülebilirlik Grup Müdürü Arzu Konyalı,  Otto İnternational Kumaş Yöneticisi Ayşe Tütüncü, Marks & Spencer Bölg. Sürdürülebilirlik ve Kimya Müdürü Fatma Viçin ve BUSİAD Avrupa Yeşil Mutabakat Görev Gücü Başkanı Hüsamettin Çoban, konuşmacı olarak katıldı.

TEKSTİLDE SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Peki, markalar sürdürülebilirlik konusunda ne gibi adımlar atıyor?

Firmalar, birlikte iş yaptığı ticari partnerleri ve tüketicilerden gelen geri dönüşümlerle markalarına değer katmak için stratejiler geliştirmiş.

Markalar, değerini korumak için sürdürülebilir bir geleceğe odaklanmış durumda.

Marka temsilcilerinin paylaşımlarına göre, son durum şöyle:  

Enerji verimliliğine yatırım yapmak, ürün başına kullanılan su miktarını azaltmak, üretimde sıfır atık uygulamalarını hayata geçirmek, ürün başına tehlikeli atık miktarını azaltmak, geri dönüştürülmüş malzeme miktarını artırmak ve buna benzer birçok uygulama firmaların karbon ayak izini azaltacak atılımlar olarak sıralanıyor.  

Şeffaflık ve izlenebilirlik kavramlarının sürdürülebilirlik konusunda çok önemli iki kavram olacağına değiniliyor.

Sürdürülebilirlik, daimi olma yeteneği diye kısaca tanımlanabiliyor.

Tekstil sektörüne biraz daha geniş pencereden baktığımızda, toplam endüstride çalışan 5,5 milyon insan içerisinde 2 milyon insanın çalıştığı ve üretimini 2 katına arttırmış bir sektörden bahsediyoruz. Tekstil sektörünün bir başka özelliği ise, yüzde 95 oranında geri dönüştürülebilir bir sektör. Dünya üzerindeki karbon emisyonlarının yüzde 10'undan sorumlu. Tekstil sanayi, günde yaklaşık 4 trilyon litre suyu atık su olarak atıyor. İş gücü ve üretim açısından da dünyanın en büyük endüstrisinden birisidir.

Aynı zamanda, doğal hammadde kullanımı, kimyasal ilaçlar ve kimyasallığın azaltılması, geri dönüşüm ürünlerinin üretime dâhil edilmesi, uzun ömürlü ürünlerin dizayn edilmesi, atıkların azaltılması gibi birçok konu gündeme gelebiliyor.

Şeffaflık günümüzde ticaretin en önemli unsuru haline gelmeye başladı.

Süreçlerin müşteriler tarafından izleniyor olması ve sonuçların uluslararası ortamlarda ifşa ediliyor olması da, artık firmaların sistemlerini daha kontrol altında tutmalarının bir gereksinimi deniyor.

Aslında, 'Avrupa Yeşil Mutabakatı'ndan da gelen bazı gereksinimler var.

Özellikle dijitalleşme, süreçlerin izlenebilirliği ve her adımın kanıtlanabiliyor olması, şeffaflığın bir parçası diye düşünüyorum.

Zararlı kimyasal listesinde belirtilen kimyasalları üretimin hiçbir aşamasında kullanılmaması isteniyor.

Sektörde bugüne kadar atık su ve emisyonlara odaklanıldığı, fakat sıkıntı haline sokan durumun aslında kimyasallar olduğu ifade ediliyor.

Öte yandan, geri dönüşüm ile ilgili döngüsel ekonomi, temiz iletişim ve yalın üretim önümüzdeki günlerde daha fazla konuşulan konular olacak.

Temiz iletişim, yeni ticaret düzeninde ön plana çıkacak konular arasında vurgulanıyor.

Diğer önemli bir konu ise, markayı yönlendirme...

Bu konuda tedarikçilere önemli görevler düşüyor.

Tekstil markaları ya da konfeksiyoncular, bugüne kadar hep kumaşa odaklandı.

Evet, kumaşla ilgili de bir yerlere kadar gelindi.

Ya sonra?

Markalarda şöyle bir dert başlamış.

Özellikle ürün üzerindeki fermuar, düğme gibi aksesuarlardan kaynaklanan bazı kimyasallar markaları, ürün analizlerinde sıkıntıya soktuğuna dikkat çekiliyor.

Aksesuarın nasıl üretildiği ve üretimde kullanılan kaplama ya da kimyasalların daha önemli hale geldiğinin de altı çiziliyor.

Müşterinin markayı tercih ederken, çevreyi önemsememesi en önemli problemler arasında sıralanıyor.

Burada müşterinin renk, model ve tasarımı ön planda tuttuğuna vurgu yapılıyor.

Bu arada marka temsilcileri, Bursa üreticisini farklı bulduklarını ve gelişim alanlarının farkında olan üreticiler olarak görüyor.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları