Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

"İlan veriyoruz eleman yok!"

2023.07.13 19:14 - Son Güncellenme: 2023.07.13 21:39
A

Bugün ihracata dayalı olarak büyümeye devam eden bir sektörden bahsetmek istiyorum.

Geçtiğimiz yıl toplam 25,3 milyar dolar ihracat gerçekleştirdi.

2023 yılı ilk çeyreğinde ise sektörün ihracatı,  8,9 milyar dolar seviyesine ulaştı.

Aynı zamanda imalat sanayinde AB ülkelerinin önemli bir bölümünden daha gelişmiş üretim potansiyeline sahip.

Makine sektöründen bahsediyorum.

Araştırmalar 2030 yılına kadar yıllık 60 milyar dolar makine ihraç eden ülke konumuna geleceğimizi öngörüyor.

Ancak...

Biliyorsunuz ki;

Döviz kuru sarmalı ve küresel ticaretteki riskler nedeniyle ihracatçının morali bozulmuştu.

ABD'deki ve yine ihracatçının en büyük pazarlarından olan Avrupa'daki resesyon yılın kalan bölümü için ihracatçıyı tedirgin etmişti.

Konuştuğum sektör temsilcileri, iç piyasa talebinin de zayıfladığından ve sektör açısından olumsuzluk olarak yorumlamıştı.

İç ve dış pazarlarda yaşanan ekonomik yavaşlama, sektörün stok ağırlıklı çalışacağına ve daha fazla işletme sermayesine ihtiyaç duyacağına işaret ettiğini ifade etmişti.

Tabi ihracatçının hedefi büyük olsa da, karşı karşıya kaldıkları zorluklar olduğunu söylemeliyiz.

Örneğin; krediye erişimden rekabet gücüne kadar...

Bu nedenle, hatta birçok platformda da makine imalatçıları uygun koşullu kredilere erişiminin devam ettirilmesini talep etmişlerdi.

Sektörün nabzını birlikte tuttuğumuz makineciler, uluslararası piyasalarda rekabet edebilecek koşullarda düşük faizli ihracat kredileri ile desteklenmek istediğini bir kez daha vurgulayalım.

Bazı sektör temsilcileri ise, özellikle hammadde bulmakta zorlanan bir duruma girdiklerinden ve ellerindeki hammadde stoklarını kullandıklarından bahsetmişlerdi.

Fiyat artışlarıyla da bunları temin etmekte zorlanıyorlarmış.

Haliyle maliyetlerin iç piyasada artması işletmelerin zorlanmasına neden oluyor.

Özetle, makine sektör temsilcilerinden aldığım değerlendirmeler bu yöndeydi.

Gelelim...

Yazımın başlığına ve Barmak Barutçuoğlu San. Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Barutçuoğlu'na yapmış olduğum ziyarete...

Aynı zamanda Mustafa Barutçuoğlu, ÜSİGEM KÜSİ (Üniversite-Sanayi İşbirliği Geliştirme Uygulama ve Araştırma Merkezi) Yönetim Kurulu Üyesi...

Sohbetimizde makine sektöründen finansmana erişim, banka kredileri, üniversite - sanayi işbirliğine kadar birçok konuya değindik.

Dolayısıyla sanayicinin çok sıkıştığı, bankaların kredi vermekten imtina ettiği ve vermek istemediği bir sıkışık piyasa söz konusu...

"Nakit darboğazından geçen reel sektör, krediye erişimde zorlanmaktan dertli... Sanayici yüksek faiz oranlarına rağmen kredi musluklarının açılmamasından şikâyetçi" dedim ve ardından "İşletme olarak finansmana erişiminizi nasıl yönetiyorsunuz?" diye sordum.

Öncelikle Barutçuoğlu Sanayi olarak, bankalardan herhangi bir kredi talepleri olmadığı mesajını verdi.

"Yıllarca tecrübe kazanarak edindiğimiz deneyimlerle kritik dönemlerde bankaların faaliyetlerine bağlı olarak üretim ve yatırım yapmanın zor olduğunun farkındayız. Bu bakımdan üretimlerimizi kredisiz ve kendi imkânlarımızla sürdürmeye çalışıyoruz."

Kredi konusunda yaşananları şu değerlendirmeyle özetledi:

"İş dünyasının krediye ulaşmada sorunlar yaşadığını duyuyoruz. Çünkü merkez bankasının açıkladığı politika faizi ile piyasa faizi arasındaki makas çok açıldı. Dolayısıyla para bulsan da almak zor ve finansman ihtiyacını kilitleyen bir etki yaratıyor. Piyasa faizlerinin yükselmesinin etkileri tahmin edilebilir bir durum değil."

 İş dünyasını yakından ilgilendiren döviz kurlarına da değindik.

1 yıldır Türkiye'de enflasyona bağlı bir devalüasyon yaşanmadığından söz etti ve şöyle devam etti:

"Döviz kurundaki baskı ihracatçının rekabet gücünü azalttı. Pazara girmekte zorlanan ihracatçı, fiyat tutturamaz oldu ve zararına satışlar söz konusu olmaya başladı. Özellikle piyasada rekabetçi ürünlerde büyük sıkıntı oluştu."

Sanayi üretiminde hem ara mal hem de hammadde de yabancı girdi oranının çok yüksek olduğunu hatırlattı:

"Türkiye, alüminyumda yüzde 90 ve paslanmaz çelikte yüzde 100 ithalata bağlı. Türkiye otomotiv sektörü siyah çelikte dışa bağımlı... Ereğli Demir Çelik siparişlere yetişemiyor, mecbur ithalat yapılıyor. Uzun yıllardır büyük sanayi yatırımları yapılmadı. Dolayısıyla döviz artışları maliyetlere etki ediyor ve enflasyonda baskı oluşturuyor. Sebep sonuç ilişkisi... Dış ticaret açığı olan ülkelerin bu sarmaldan kurtulması mümkün değil. Öncelikle bu sarmalı çözmek gerekiyor. Yani ihraç fazlası vermek ve dış ticaret açığını kapatmak lazım..."

Sıklıkla Almanya örneği verildiğinden söz etti ve "Almanya'nın gayri safi milli hâsılasından daha çok borcu var" denildiğine vurgu yaptı:

"Ama dış ticaret fazlası da var. Dolayısıyla dışarıdan döviz almak zorunda değil, kendi kendine yetebiliyor. Ülkenin kendi içinde olan devlet borcu ve firmalar ise zengin. Mercedes, Almanya'nın ihracatının yüzde 30'unu karşılıyor. Anlatmak istediğim, Türkiye ile Almanya'nın durumunun çok farklı olduğudur. Türkiye'nin sıkıntısı cari açık ve tek kaynağı üretimdir. Üretim olmadan cari açığı çözemezsiniz. Bizler tükettiğimizden daha fazla üretmeli ve ihraç etmeliyiz ki, ithalat ihtiyacımızı karşılayalım. Cari açık baskı yaratıyor. Türkiye'nin dış ticaret açığı 100 milyar dolar ve yıllık cari açık 60 milyar dolara yaklaştı."

Bursa makine sanayicilerinin en önemli sorununu sordum.

"Mesleki nitelikli eleman! Yani meslek lisesi mezunları çok önemli... Örneğin; ilan veriyoruz, eleman yok! Avrupa ve Almanya'ya yoğun göç var ve nitelikli insan gücünü çekiyorlar."

Devam etti:

"İkinci olarak döviz kurundaki baskı makine sektörünü olumsuz etkiliyor. Örneğin, paslanmaz çelik ve diğer hammadde girdileri hep dövizle. Yüzde 80'lere ulaşan ithalat bedeli var. Nasıl karşılayacaksın? Bozulan kur ile alınan kur arasında makas var. Bu durum sürdürülebilir değil."

Son olarak...

Üniversite - sanayi işbirliği ile ilgili çalışmaların devam ettiğine de değindi Mustafa Barutçuoğlu...

Yazımı yazarken aklıma, BUÜ önceki dönem Rektörü Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz'un not aldığım sözü geldi.

"Bu işbirliğini kurumsal yapıya ulaştırmak, bizden sonra da bu kurulan yapının devam etmesi çok önemli" demişti.

Sonuçta...

"Sanayici üretimi biliyor, pazarı biliyor!

Üniversite Ar-Ge yapma kültürünü biliyor!

Sanayicinin beklentisi neyi nerde yapacağını ve nasıl araştıracağını üniversitelerdeki hocalardan öğrenmek!" diyor üniversite - sanayinin önemini vurgulayan sanayiciler...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları