Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

Ekonomik kriz var mı yok mu?

2022.10.18 17:57 - Son Güncellenme: 2022.10.18 17:57
A

Sanayi ile ilgili kronik sorunları konuştuğumuz zaman öncelikli mesele olarak yüksek girdi maliyetleri ve sanayi alanları dile geliyor.

Özellikle Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede de, ihracatın yüzde 94'ü sanayi olduğunu ve hızla sanayi alanlarının büyütülmesi gerektiğini vurguluyor.

Türkiye'de tüm OSB'lerin, endüstri bölgelerin, küçük sanayi sitelerinin ve müstakil sanayi tesislerinin toplam alanının 300 bin hektar civarında olduğunu ifade ediliyor.

Bu alan Türkiye topraklarının binde 4'üne tekabül ediyor.

İhracat rakamlarında 250 milyar dolarları konuşuyoruz.

250 milyar dolar ihracatın yüzde 94 sanayi ve bir o kadar da iç pazarda sanayimiz var.

Dünyadaki trende baktığınızda endüstriyel alanlar ne kadar büyürse gayrisafi milli hâsılanın da o kadar büyüdüğünü görüyoruz.

Peki, 9 bin dolar olan kişi başı gayrisafi hâsılayı hedeflendiği gibi 20 bin dolar nasıl yaparız?

Ticaret hayatımızı ve insan kaynağı sayımızı nereye getirmeliyiz?

KOBİ'ler ihracattaki payını artırma peşinde!

Türkiye'de ihracatın yaklaşık yüzde 40'lık bölümünü KOBİ ölçeğindeki firmalar yapıyor. Yurt dışına açılan firma sayısı yüzde 219 arttı.

Gelin isterseniz sanayicinin son bir yılda maruz kaldığı enerji zamlarına bir göz atalım.

Malum elektrik dağıtım şirketleri kârlarından taviz vermezken, elektriğe art arda gelen zamlar hem üreticileri hem de vatandaşı zor durumda bıraktı.

Eylül ayında elektrik ve doğalgaza gelen zamlardan sonra ilk zamlı faturalarla sanayici, esnaf ve vatandaş karşı karşıya kaldı.

Geçen ay sanayicinin kullandığı elektriğe yüzde 50, doğalgaza ise yüzde 50,8 zam gelmesinin ardından, sanayicinin son bir yılda maruz kaldığı enerji zamları yüzde 430'u aştı.

Sonuç ne oldu?

Üretim bandında yeni maliyetlere yol açtı.

Söz konusu enerji zamları ayrıca, vatandaşa da yansımaya başladı.

Enerji maliyetlerindeki artışla birlikte ihracatın da olumsuz etkileneceği belirtiliyor.

Yılbaşından bu yana konut elektriği yüzde 184, sanayi elektriği de yüzde 266 arttı.

Eylül ayındaki son zammın nihai ürün fiyatlarını yüzde 15-20 civarında artırdığı ifade ediliyor.

Sonucu zamlı faturalarda görmeye devam ediyoruz.

Ha! Bir de elektrik şirketleri için tatlı kâr var.

Peki, önümüzdeki süreç için sanayiciler ne demiş dersiniz?

Önceden hammadde ve işçilik maliyetlerinin ilk sırada olduğu, günümüzde ise enerjinin bunların önüne geçtiği...

Enerji maliyetleri yüzde 300-400 arttı.

Önümüzdeki dönemde enflasyonun çok daha yükseleceğini düşünülüyor.

Sermayeler eridi ve satın alma gücü azaldı...

Hammadde fiyatları düşse de enerji ve işçilik maliyetleri arttığı için maalesef ürün fiyatları düşürülemiyor.

Velhasıl sanayici öz kaynak ve finansman sıkıntısı çekiyor...

Gelelim sanayicinin finansman eleştirilerine...

Kullandıkları elektriğin tahsilâtını aylar sonra satılan malla finanse ettiklerini söyleyenler var.

Valla açıklanan son veriler gösteriyor ki, sanayi üretiminde çarklar hız kesiyor. Sanayi üretimi, ağustos ayında aylık bazda yüzde 2,4 artarken, yıllık bazda artış yüzde 1 ile sınırlı kaldı.

İki yıldan uzun süredir aralıksız her ay artan takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretim endeksinin, son aylarda küresel yavaşlamaya paralel olarak ivme kaybetse de ağustos ayında yıllık bazda yüzde 2,7 büyümesi bekleniyordu. Temmuzda sanayi üretiminde aylık yüzde 6,2 daralma yaşanmıştı. Sanayi üretiminde (Temmuz-Ağustos ortalaması) bir çeyrek öncesine kıyasla yüzde 3,9 düşüş söz konusu. Kısaca sanayinin çarklarında yavaşlama devam ediyor.

Üstelik pandemi, jeopolitik gerilimler, enflasyonist baskılar ve finansal zorlukların kısa süre içinde arka arkaya gelmeleri belirterek iş dünyasının iyimserliklerini olumsuz yönde etkiliyor.

Enflasyon sorunuyla birlikte küresel resesyon riski de giderek artıyor.

Anlayacağınız, nereden bakarsan bak endişe...

Örneğin...

"Ekonominin en önemli dişlisi olan sanayicinin daha fazla katkı sağlaması için üzerindeki maliyet baskısının azaltılmasına odaklanılmalıdır" diyor TÜGİAD Genel Başkanı Nilüfer Çevikel...

Örneğin...

BUSİAD İktisadi Yönelim Anketi'nin sonuçlarına göre, ankete katılan firmalar emtia, enerji ve iş gücünden kaynaklanan maliyet artışlarına rağmen üretim sürecine ilişkin bir yavaşlama beklemezken, resesyon beklentisi dikkat çekmiş.

"Üyelerimiz yatırımdan kaçınmıyor. Ancak, batı pazarlarında etkileri hissedilen daralma artık bizim üyelerimizin de geleceğe bakışlarını etkilemiş görünüyor. Bursa iş dünyasının gelmekte olan reseyondan en az zararla çıkarmak hepimizin görevi olmalı" diyor BUSİAD Başkanı Buğra Küçükkayalar...

Demem o ki, Bursa iş dünyası durgunluğa hazırlanıyor.

Resesyon kaygısı tüm dünya piyasalarını sararken, küresel ekonomi son derece kasvetli bir görünüm sunuyor.

Şimdiden iş dünyasının ciddi bir resesyon, borç ve mali krizle karşı karşıya kalabiliriz gibi endişeleri akıllara getiriyor.

Tahminler küçülüyor, bundan sonraki adımları iyi analiz etmek lazım...


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları