Elif Didem Danacıoğlu

Elif Didem Danacıoğlu

Bursa tarımda hala şanslı mı?

2022.04.28 13:29 - Son Güncellenme: 2022.04.28 13:29
A

Uzun zamandır tarım ve gıda sektöründe yaşanan gelişmelere yetişmekte zorlanıyoruz.

Artan girdi maliyetleri nedeniyle sıkıntı yaşayan çiftçi, borçlarını ödeyemeyince toprağını bırakmak zorunda bile kalıyor.

Hatta birçok ülke kendince stratejik gördüğü tarım ve gıda ürünlerine ihracat yasağı ya da kısıtlaması getirebildiği olağanüstü bir dönemden geçiyoruz.

İçerisinde bulunduğumuz konjonktürde pandeminin, Rusya-Ukrayna krizinin ve iklim değişikliklerinin küresel anlamda doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemediği hemen hemen hiçbir yapı, sistem ve sektör kalmadı diyebiliriz.

Artık günümüzde alışıldık ticari ilişkiler değişmekte, geleneksel tedarik zincirinde aksama ve kopuşlar yaşanmaya devam etmektedir.

Bursa Ticaret Borsası (Bursa TB) Yönetim Kurulu Başkanı ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Yönetim Kurulu Üyesi Özer Matlı ile her geçen gün tarımın öneminin artığına değindik.

"GÜVEN, İSTİKRAR VE ENFLASYONUN DENGEYE OTURTULMASI ŞART!"

Enflasyonun gidişatını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gıda fiyatlarındaki artış, hammadde maliyetleri, akaryakıt zamları, navlun maliyet artışları, emtia artışlarının etkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son dönemde yaşanan gıda fiyatlarında ve lojistik maliyetlerindeki ciddi artışlar, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki yükseliş hem sanayicimizi hem tüketicilerimizi ciddi manada sıkıntıya düşürmektedir.2022 yılının aslında nasıl seyredeceği bugün alınacak tedbirler ve hayata geçirilecek uygulamalarla doğru orantılıdır. Ortaya koyulan sürdürülebilir büyüme vizyonu, yatırım, üretim ve istihdam sac ayaklarından oluşuyor. 2022'de de kalıcı büyüme başarısı yakalamak istiyorsak ekonomik ortamı yatırım, üretim ve istihdama uygun hale getirmeliyiz. Bu ortamın sağlanabilmesi için en önemli zemin ise güven, istikrar ve enflasyonun dengeye oturtulmasıdır. Reel sektörün beklentilerini karşılamak adına atılacak adımlar ve üreticinin desteklendiği politikaların çeşitlenerek hayata geçirilmesi noktasında beklentilerimiz devam ederken, bu adımların atılması halinde çok daha refah günler göreceğimizi söylemek mümkün.

"DESTEKLEYİCİ ÇALIŞMALAR YAPILIYOR"

Fiyat artışlarından dolayı çiftçi zor durumda... Mazot, yem ve traktör fiyatları uçtu. Tarım maliyetleri arttı. Çiftçiye verilen destekler var mı?

Tarım sektörü, stratejik öneminden dolayı piyasa koşullarında kendi haline bırakılmayacak kadar hayati öneme sahiptir. Üretim süreçlerinde risk ve belirsizliklerin oldukça fazla olduğu bu sektör, dünyanın her yerinde devlet tarafından desteklenmekte ve yönlendirilmektedir. Biz de bu önemin farkında olarak çiftçimizi, üreticimizi korumak, rekabetçi bir tarım sektörü yaratmak, üretimi sürdürülebilir kılmak ve her şeyden önemlisi gıdaarz güvenliğimizi garanti altına almak için tarım sektörünü azami desteklemeliyiz. Ancak ülkemizde uygulanan tarımsal destek sisteminin çok efektif olduğunu söylemek maalesef pek mümkün değil. Sektör, GSMH`nin yüzde 1 oranında bütçeyi alamamakta, destek kalemleri oldukça karmaşık, açıklanma dönemleri hala sektörün beklentisinin çok gerisinde. Ancak bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığı`mıza üreticilerimizden gelen sorun ve talepleri Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği önderliğinde iletiyoruz ve desteleme sistemi üzerinde yoğun bir çalışma yapıldığını da biliyoruz.

"ÜLKEMİZ HASAT SEZONUNA EN AZ STOKLARLA GİRDİ"

Tarım ve hayvancılığın geleceği nereye gidiyor?

Geçtiğimiz yıl, rekolte kayıplarının en yüksek olduğu yıllardan biri yaşandı. Döviz kurundaki artışa bağlı olarak Türk Lirasının en yüksek oranda değer kaybettiği yıllardan biri oldu. Yurtiçi tarım ürünleri fiyatlarının hasattan itibaren en hızlı oranda arttığı yıllardan biri yaşandı. Ülkemiz hasat sezonuna en az stoklarla girdi. Hasat döneminde gümrük vergilerinin sıfırlandığı ve ithalat yapıldığı, vergilerin 2022 yılı boyunca da sıfırlanması ile 1,5 yıllık sürede gümrük vergilerinin sıfır olarak uygulanacağı yıllardan biri oldu. Hayvancılık sektöründe et ve süt fiyatları, yemmaliyetleri, buğday ve un, ekmek tartışmalarının gündemden düşmediği bir yıl oldu.Yeni ekilişlerde sertifikalı tohum kullanımının düştüğü, buğday fiyatlarının önemli ölçüde artmasına rağmen ekilişindeki azalmanın arttığı bir yıl oldu.TÜFE ve ÜFE artışının en yüksek gerçekleştiği yıllardan biri yaşandı. Sonuç olarak; dünyayı etkisi altına alan pandemi, kuraklık ve şimdi de Rusya-Ukrayna krizi birçok alanda olduğu gibi üretimi ve ürünlerin pazara ulaşımında da önemli sıkıntıların yaşanmasına sebep olmuş ve olmaya da devam etmektedir. İçinde bulunduğumuz ortam itibariyle maalesef ki sektörümüz, önemli sorunlarla genel anlamda karşı karşıyadır ve bizim de bu durumda ülke olarak çok daha temkinli, planlı ve stratejik hareket etmemiz gerektiği ortadadır.

"GIDA SEKTÖRÜNDE STRESİ ARTTIRDI"

Savaş gıda, tarım ve hayvancılığı nasıl etkileyecek?

Rusya dünyada bir numaralı buğday üreticisi, Ukrayna ise 4. sırada. İki ülke dünya buğday piyasasının üçte birini elinde tutuyor. Ukrayna bir numaralı ayçiçeği ihracatçısı olduğu gibi, en çok mısır satan ülkeler sıralamasında da 4, Rusya ise 7. sırada yer alıyor. Bizim ihracatımızda Rusya ve Ukrayna`nın payı yüzde 4, ithalatımızdaki payı yüzde 12. Bu iki ülkeden 32 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Tarım ihracatımızın yüzde 15`lik kısmını, ithalatımızın ise yüzde 60`lık kısmını yine bu ülkelerden gerçekleştiriyoruz. Yani 1 satıyor 4 alıyoruz. Hububatta ise 3 milyon tonluk ithalat ile toplam ithalatımızın yüzde 23 'ünü Ukrayna'dan, 7,5 milyon tonluk ithalat ile yüzde 59'luk kısmını da Rusya'dan gerçekleştiriyoruz. Yani toplam hububat ithalatımızın yüzde 81'lik kısmını sadece Rusya ve Ukrayna'dan yapıyoruz. Yine hayvancılık sektörü için en önemli girdiler arasında yer alan küspe ve kepek gibi yan ürünlerde de yılda yaklaşık 1,5-2 milyon ton ürünü bu bölgelerden ithal etmekteyiz.Özetle; Ukrayna-Rusya gibi tarım ürünleri tedarikinde önemli iki ülke arasındaki bu krizin, enerji sektöründe olduğu gibi gıda sektöründe de stresi arttırdığını söyleyebiliriz. Bundan dolayı; iki ülke arasındaki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz.

"TARIM POLİTİKALARI YETERLİ DEĞİL"

Tarım politikaları bundan sonraki süreçte nasıl ilerler?

İçinde bulunduğumuz durum itibarıyla; tarım politikalarımızın hele ki böylesi bir süreçte yeterli olduğunu söylemek pek mümkün değil. Bu nedenle özellikle olası salgın, doğal afet, savaş gibi durumlarda tüm dünya ülkelerinin tarımsal ürünlerin devamlılığı noktasında mutlaka alternatif planları ve politikaları olması gerekmektedir. Sosyal, ekonomik, politik, yasal, finansal, enerji, sağlık hizmetleri, ulaşım, iletişim, ekolojik, iklim ve tarım, hayatı tanımlayan birbirine bağlı sistemlerdir. Tüm bunların arasında tarım ve gıda tedarik zinciri, sistemler arasındaki bağlantı noktasında bulunduğundan dolayı tartışmasız önemdedir. Bundan dolayı savunma sanayi gibi tarım da stratejik bir sektördür. Yaşadığımız toprakların eşi benzeri olmadığının farkına vararak planlama yapmanın ve teknolojiden beslenerek kaynaklarımızı en etkin biçimde kullanmanın bizim en büyük fırsatımız olduğu düşüncesindeyim.

"DAHA FAZLA GECİKMEDEN HAREKETE GEÇMELİYİZ"

Türkiye'nin gıda ve tarımda fasoncu bir ülke olduğu ifade ediliyor. Siz nasıl görüyorsunuz?

'Türkiye, gıda ve tarımda fasoncu bir ülke' ifadesi oldukça ağır bir ifade... Tekstil ve otomotive göre daha az diyebiliriz. Ancak kesinlikle daha fazla gecikmeden de harekete geçmeliyiz diye düşünüyorum. Değişen dünya şartlarında Türkiye'nin sadece tarımsal ihracat yapmasından öte katma değerli tarımsal ihracat yapması son derece önemlidir. Burada da verimlilik, kalite, Ar-Ge, teknoloji, pazarlama stratejileri gibi rekabetçi etkenler devreye girmektedir. Türkiye, tarımsal ürün ithal eden Ortadoğu, Kuzey Afrika, Avrupa Birliği ve Kafkasya gibi bölgelere yakınlığından dolayı önemli bir avantaja sahiptir. Yaklaşık 1,5 milyar insanın yaşadığı bir coğrafyanın tam ortasında, bu bölgenin gıda tedarikçisi olacak konumda. Burada önemli olan bakış açımızı değiştirmektir. Özellikle önce üretim sonra pazar yerine, önce pazar sonra üretim anlayışını benimsememiz gerektiği kanısındayım.

"ÜRETİCİMİZİN FİNANSMANA ERİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRMALIYIZ"

Tarımsal fonlar kurulmalı mı?

Her zaman ifade ettiğim gibi tarım sektöründe planlama ve envanter olmazsa olmazdır. Belirli bir plan dâhilinde doğru istatistiklerle verimlilik üzerine çalışarak ve üreticimizin finansmana erişimini kolaylaştırarak, başarıyı yakalayabiliriz. Girdi maliyetlerinde yaşanan artışlar, küresel anlamda yaşanan ve yaşanacak tüm risklere karşın stratejik ürünlere yönelim ve katmadeğerliüretim, tarım sektörü için çıkış noktamızdır. Tüm bunları yapabilmek için de adına her ne derseniz deyin, üreticimizin finansmana erişimini kolaylaştıracak yöntemlerin uygulanabileceği düşüncesindeyim.

"ANCAK REKOLTENİN ARTMASI TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR"

İklimsel değişiminin tarım ve gıda sanayine olumsuz etkisini önlemeye yönelik hamleler yapılıyor mu?

Türkiye son yıllarda ciddi bir kuraklık tehdidiyle karşı karşıya kalmaktadır.Bu yılki verilere baktığımızda, ülkemizin tarım sezonuna rastlayan Ekim-Ocak dönemindeki yağışların uzun yıllar ortalamasının altında kalsa da geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27 arttığını görmekteyiz. Ancak rekoltenin artması tek başına yeterli değildir. Zira hububat, bakliyat, yağlı tohumlarda ana üretici ve ihracatçı ülkelerde yaşanan her türlü ekonomik, siyasi, jeopolitik etkilerin piyasaya keskin yansımaları söz konusudur. İçinde bulunduğumuz süreç bizlere stratejik ve temkinli davranmamız gerektiğini göstermektedir.

"İYİ BİR PLAN VE TOPYEKÛN İŞ BİRLİĞİDİR"

Bursa'da kurulması istenilen yeni sanayi bölgelerinden bahsediliyor. Sanayi arsaları ve yeni OSB'ler konuşulmaya devam ederken; tarım arazileri sanayiye mi gidiyor?

Bursa, Türkiye ekonomisinin önde gelen şehirlerinden biridir. Türkiye'nin en büyük ihracatçı sektörü otomotiv şehrimizde kümelenmiş durumda. İlin ekonomik olarak büyüklüğünün yüzde 45,5'i sanayi kaynaklı. Ancak son yıllarda önemini çok daha iyi anladığımız tarım sektöründe de ilimizözellikle de tarıma dayalı sanayide çok güçlü bir konumda. Burada Bursa olarak bizim yapmamız gereken en önemli nokta; bir planlama dâhilinde şehri demografik, kültürel, sosyoekonomik açıdan bir bütün olarak ele alarak, doğru yerde ve doğru zamanda gerek sanayi alanlarını gerek tarım alanlarını konumlandırabilmemizdir. Bu konuda yapılması gereken sadece, üzerinde şehrin tüm paydaşlarıyla mutabık kalınmış iyi bir plan ve topyekûn iş birliğidir.

"TARIM TOPRAĞI KAYBINI HIZLANDIRMIŞTIR"

Akıllı yönetim nasıl olmalı? Hem sanayiyi hem tarımı kollayacak bir yöntem var mı?

Sanayi devrimi sonrasında tarım sektörü dışındaki diğer sektörlerin hızla gelişmesi, yeni gelişen sektörlerin alan ihtiyacının çoğunlukla verimli tarım topraklarından karşılanmasına neden olmuş ve tarımalanlarının kısa vadedeki ekonomik katkısının gelişen sektörlere göre düşük kalması da tarım toprağı kaybını hızlandırmıştır. Bu noktada kentsel büyüme sürecinde, tarım topraklarının amaç dışı kullanımının engellenmesine yönelik politikalar geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir.Bu ancak, planlama sistematiğimizin yetki-mevzuat-onama-planlama yaklaşımı gibi tüm süreçler dâhil, yeniden ele alınmasıyla gerçekleşebilir.

"TARIM LİSANSLI DEPOLARLA ŞEKİLLENECEK"

Türkiye'de tarımı yeniden şekillendiren metot lisanslı depolar mı?

Evet, Türkiye`de tarımı yeniden şekillendirecek metot lisanslı depolar diyebiliriz. Yeni nesil borsacılık anlayışı olan TÜRİB sistemi ile; elektronik ürün senetleri ve vadeli işlem sözleşmelerinin ticaretinin yapılarak tarım müstahsilleri ve tüketicilere sağlıklı, uygun ve gerçekçi fiyattan işlem yapılan, etkin bir uluslararası elektronik platform yaratmak ve gerek tarım sektörünün gerekse ülkemiz ekonomisinin istikrarlı büyümesine destek olarak şeffaf, kayıt altına alınmış tarım piyasaları oluşturmaktır. Ülkemizde çiftçilerimiz, ürünlerini lisanslı depolarda saklayarak ve ELÜS'e bağlayarak, nakliye desteği, analiz desteği, kira desteği ve muhtelif vergi istisnalarından oluşan devlet teşviklerinden istifade ederler.

"REKABET GÜCÜ ARTACAKTIR"

Ürün İhtisas Borsası A.Ş.'den bahseder misiniz?

Küreselleşme ve teknolojideki köklü değişimler günümüzde hayatın her alanına etki etmekte ve bugün ABD'de veya Çin'de ekilen tarım ürünlerinin türü, miktarı, ekimin zamanlaması, hava şartları gibi birçok faktör, bizim soframızdaki gıdaların fiyatlarını da etkilemektedir. İşte tüm bu hususlar dikkate alındığında, dijitalleşen dünyada ülkemizde Bakanlar Kurulu Kararı ile 2018 yılında Türkiye Ürün İhtisas Borsası A.Ş. (TÜRİB) kurulmuş ve kuruluşunun ardından 2019 yılında da işlem gerçekleştirmeye başlamıştır. Ülkemizde fındık ve hububat başta olmak üzere; depolanabilir tarım ürünlerinde dünya üretiminde hatırı sayılır payımız olmasına rağmen bazen kendi malımıza değer biçemiyor bazen de ürettiğimiz ürünleri uygun şartlarda ve maliyetlerde depolayamıyor ve standart koşullarda sanayicimize ulaştıramıyoruz. Sanayici toplu halde tek tip, tek kalite ürün alabilmekte zorlanıyor, tedarik zincirindeki bu uyumsuzluklar üreticiye de tüccara da sanayiciye de zarar veriyor. İşte bu noktada, tarım tedarik zincirindeki uyumsuzlukların giderilmesi ve tüm paydaşların fayda maksimizasyonunun sağlanmasında Türkiye Ürün İhtisas Borsası önemli bir rol üstlenmektedir.Özellikle finansman sıkıntısı çeken küçük üreticiler için lisanslı depolara verdikleri ürünleri karşılığında aldıkları ürün senetlerinin teminat gösterilerek bankalardan kredi ve finansman imkânı sağlanması, üreticilerin depolama maliyetini düşürerek, depolama kalitesini artıracak ve lisanslı depoculuğu da teşvik edecektir.TÜRİB ile ülkemizde hedeflenen; kuzeyinde ve doğusunda dünyanın en büyük tahıl ihracatçıları olan Rusya, Ukrayna ve Kazakistan, güneyinde ise en büyük tahıl ve gıda ithalatçısı ülkelerden olan Ortadoğu ve Körfez ülkeleri bulunan Türkiye`yi, önce bölgesel sonrasında global bir aktör haline getirerek, ülkemizin dünya tarımında merkez üssü haline gelmesi ve Türk tarımının gelişmiş ekonomilerle rekabet edebilecek düzeye kavuşmasıdır.

"TARIM STRATEJİK BİR SEKTÖR OLARAK KURGULANMALIDIR"

Ölçek ekonomisini nasıl planlamalıyız?

Ölçek ekonomisi; işletme koşullarına bağlı birimlerin bekleme ve sistemlerin en az boş kalma maliyetlerini kapsayan, uygun, ekonomik, tam kapasite koşullarında gerçekleştirilen üretim ölçeğidir. Bunun için doğru planlama, etkin bir satış pazarlama stratejisi, dış kaynakların efektif biçimde kullanımı, kalifiyeişgücü ve etkin teknoloji kullanımı son derece önemlidir. Yüksek teknolojili tarım için özellikle ölçek ekonomilerinin sağlanması ve özel sektör-devlet iş birliğinin artırılması gerekir. Tarım sektöründe gelir ve katma değerinin artırılması, çiftçiliğin bir meslek haline getirilmesi özellikle işsizlik sorununun çözümü noktasında da çok önemlidir. Devlet desteği ile tarımın dijitalleşmesi için gerekli olan alt yapının oluşturulması, gübre, sulama ve tohum gibi girdi maliyetlerinin azaltılmasını sağlayacak, Ar-Ge destekleri ve yatırımları gibi doğru politikalarla, tarım devlete yük değil katkı sağlayan ve kalkınmanın hızlandırıcısı olan bir sektör haline gelecektir. Kısacası tarım sektörü, eski yöntemlerle üretim yapılan, destek konusunda sürekli devlete bağlı olan, verimi düşük bir sektör değil, ileri teknolojilerin kullanıldığı, verim ve maliyet açısından karlılığı yüksek, stratejik bir sektör olarak kurgulanmalıdır.

"MADEN YATAKLARI ZEYTİN ÜRETİMİNİN YOĞUN OLDUĞU BÖLGELERDE DEĞİL"

Enerjiye dayalı madencilikle ilgili bir karar çıktı ve zeytin alanları ile ilgili Bursa'nın bakışı nasıl?

Bursa, zengin yer altı kaynaklarına da sahiptir. Bursa'daki önemli metalik madenler; bakır-kurşun-çinko, altın, krom, nikel, manganez, gibi madenlerdir. Türkiye`deki sofralıkzeytin üretiminin; Manisa ili yüzde 33'ünü, Bursa ili ise yüzde 26'sını gerçekleştirmektedir. Yani bu iki ilimiz toplam üretimin yarısını gerçekleştirmektedir. Bursa 146.477 ton üretimle Türkiye sofralık zeytin üretiminde 2. sıradadır.Bursa`da maden yatakları zeytin üretiminin yoğun olduğu bölgelerde değil, daha çok İnegöl, Orhaneli, Harmancık gibi ilçelerimizde görülmektedir. Zeytin alanlarımız daha çok sahil kesimlerimizde bulunmaktadır.Kültürel, ekonomik ve biyolojik değerleriyle bölgemiz için de çok önemli olan zeytin alanlarının madencilik faaliyetlerine açılmasına imkân tanıyan bu yönetmelik değişikliğinin; özellikle dünyada yaşanan iklimkrizi ve gıdaya olan erişimde yaşanabilecek sorunlardikkate alındığında, tekrar tekrar üzerinde düşünülmesi gereken bir durum olduğu kanaatindeyim.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları