Prof. Dr. Murat Taş

İznik'ten Bursa'ya...

01 Aralık 2025 Pazartesi, 09:48

İznik, tarihsel verilere göre Makedonyalı Büyük İskender'in komutanlarından biri olan Antigones tarafından M.Ö. 300'lü yıllarda bugünkü adı ile İznik Gölü diye bilinen Askania kıyısında kurulmuştur. Bu nedenle kuruluş yıllarında şehir, kuran komutanın adı ile Antigoneia olarak anılmıştır. Daha sonra şehri ele geçiren Lysimakos şehrin adını eşi Nike'den esinlenerek Nikaia'ya çevirmiştir.

İznik'in asıl hikayesi bugünkü İstanbul'u da kurduğu kabul edilen I. Konstantinos'un Hristiyanlık dinini resmi bir devlet dini olarak ilan etmesi ile başlar. 325 yılında I.Konsil toplantısının İznik'te yapılması ile İznik tarihe geçmiştir. Bu toplantıda bugün Hristiyanlık dininin temellerini oluşturan ilkelerin din adamları tarafından tartışıldığı ve kararlar aldığı bilinir. Bugün tüm dünyada 'İznik Amentüsü' olarak da bilinen Hristiyanlık dininin temel inanç kararları benimsenmiştir. Sonrasında yine İznik'te Hristiyanlık dininde ikona karşıtlığı olarak bilinen önemli dini tartışmalara sahne olan II.İznik Konsil toplantıları yapılmıştır. Bu toplantılarda da yine bugün Hristiyanlık dünyasının ibadethanelerinde yer alan İncil'deki önemli olayların tasvir edildiği resim, heykel ve ikonaların yer alması benimsenmiştir. I. Konsil toplantısının tam olarak nerede yapıldığı bugün bilinmemekle birlikte II. İznik Konsil'i olarak bilinen toplantının bugünkü Ayasofya'da yapıldığı bilinmektedir. Bu gelişmelerle Hristiyanlık dininin İznik'te kurumsallaştığı söylenebilir.

Avrupa'dan Anadolu'ya geçişte önemli askeri ve ticari yollar üzerinde bulunan İznik uzun yıllar boyunca birçok kez saldırıya uğramıştır. Hem bu saldırılar nedeniyle hem de büyük depremler nedeniyle büyük hasar gören kent birçok kez yıkılmış ve sonra yeniden inşa edilmiştir. Kentin kuşatmalara karşı savunulması amacı ile bugün Anadolu topraklarında hala büyük bir kısmı ayakta kalabilen iki sıra devam eden en uzun surlar inşa edilmiştir. Surların inşasında kentteki daha önce inşa edilmiş birçok yapının yıkılmış ve hasar görmüş malzemeleri kullanılmıştır. Bu nedenle surların İznik'in kuruluşundan bugüne tüm sürecini özetleyen bir belge özelliği bulunmaktadır. Hatta surların bazı bölümlerinde kullanılan pişmiş toprak tuğlalar nedeniyle o dönemde büyük bir endüstriyel pişmiş toprak üretimin varlığının izleri olarak kabul edilir. Zira bu endüstriyel üretim, sonrasında İznik'in yine adını tüm dünyaya duyurmasını sağlayan önemli bir sanatsal üretime dönüşecektir. 

Uzunca bir süre Roma ve Bizans egemenliği altında bulunan İznik'te bugün hala izleri gözlemlenebilen Anadolu toprakları üzerinde yer alan birçok önemli eser inşa edilmiştir. Roma Antik Tiyatrosu bunun en önemli örneklerinden birisidir. Bu tiyatronun düz bir zeminde ve tamamı zemin üzerinde inşa edilen Anadolu topraklarındaki en büyük tiyatro yapısı olduğu bilinir. Bu yapıda kullanılan malzemeler, yapım teknikleri, mimari özellikleri ve büyüklüğü ile İznik'in dönemin çok önemli ve büyük kentlerinden biri olduğu söylenebilir. Bugün bu eserin kazısının büyük bir bölümü tamamlanıp restorasyonu yapılarak ziyarete açılmıştır. Bu dönemin en önemli eserlerinden biri de 4 abidevi kapılı iki sıra inşa edilmiş surlardır. Bu surlar İznik'in yaklaşık 2500 yıllık bilinen tarihinin neredeyse tüm izlerini yansıtan önemli bir eserdir. İznik Gölü içerisinde kıyıya yakın bir konumda bulunan ve İznik Bazilikası olarak bilinen yapının temel kalıntılarının ortaya çıkarılması ise büyük bir heyecan yaratmıştır. Göl sularının çekilmesi sebebi ile bugün bu temel duvarlarının büyük bir bölümü su üzerinde izlenebilmektedir.

İznik kent merkezinin dışında bulunan ve bir anıt mezar olarak inşa edilen Dikilitaş/Obelisk üçgen prizma şeklindeki taşların üst üste konması ile inşa edilmiş dünyadaki ender örneklerden biri olarak kabul edilir. Yine İznik kent merkezinin dışında ve bir anıt mezar olarak inşa edilen Hipoje, Berberkaya Lahiti olarak bilinen tek parça taştan yapılan lahit mezar ile birlikte çok sayıda büyük boyutlu ve sanatsal motiflerle inşa edilmiş eşsiz güzellikte lahit mezarların bulunduğu Hisardere Nekreopol Alanı İznik'in önemli tarihi turistik  mekanlarını oluşturur.

Anadolu Selçuklu Devletinin 1075 yılında kurulması ile İznik, Anadolu topraklarındaki ilk Türk-İslam başkenti olmuştur. Bu dönemde İznik'te çokça Selçuklu eseri inşa edilmiştir. Bunların en bilineni hala günümüzde ayakta kalabilen İsmail Bey Hamamıdır. İznik daha sonraları o dönem Bizans'ı yöneten Laskaris ailesinin İznik'i fethetmesi ile İznik Rum İmparatorluğu'nun başkentliğini de yapmıştır. Daha sonraları ise topraklarını genişletmek isteyen Osmanlılar İznik'i ele geçirmek için yaklaşık otuz yıla yakın kuşatmıştır. Bu dönemde Osmanlı'nın Anadolu topraklarındaki ilk mimari eserleri yapılmıştır. Bugün İznik Surlarının dışında Yenişehir Kapısı yakınlarında sultan Orhangazi'nin o dönemde yaptırdığı Osmanlının ilk tabhaneli camisi olduğu bilinen Orhan Camii ile birlikte çok sayıda bina inşa edilmiştir. Bu nedenle eğer Osmanlı Arkeolojisi kavramı söz konusu ise bunun bu bölgede İznik'te başladığı sanat tarihçileri ve arkeologlar tarafından kabul edilir. Osmanlılar İznik'i fethetmeden önce 1326 yılında Bursa'yı fethederek başkent yapmış ve Osmanlı Devleti'ni kurmuştur. Sonrasında İznik Osmanlı toprağına katılmıştır. Her ne kadar Bursa payitahta ilk başkentlik yapsa da İznik, Osmanlılar için her zaman çok önemli bir yer olmuştur. Osmanlı'nın ilk Ayasofya'sı, ilk yeşil camii, kitabesi bilinen ilk camii, ilk darülhadis (hadis üniversitesi) ilk medreseleri İznik'te yapılarak gelişmiştir.

Hristiyanlık döneminde kilise olarak kullanılan ve II. İznik Konsili olarak bilinen Hristiyanlık dünyası açısından çok önemli, ikona karşıtlığının kaldırılması kararlarının alındığı toplantının da yapıldığı yer olan İznik Ayasofya Kilisesi, İznik'in Osmanlılar tarafından fethedilmesi ile işlevi değiştirilerek cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bugünkü Ayasofya Orhan Camii, İznik Osmanlılar tarafından fethedildiğinden bu yana sultan Orhangazi Vakfına kayıtlı bir eserdir. Bugün bu yapıda hem kilise döneminden kalan süslemeler hem de ilk cami olarak kullanılmaya başladığı dönemden izler hala izlenebilmektedir.

İznik'te minaresi çinilerle süslenmiş yeşil minareli cami olan İznik Yeşil Camii erken dönem Osmanlının en önemli eserlerinden bir olarak kabul edilir. Ayrıca kitabesi olan ilk cami olan Hacı Özbek Camii hala İznik'te kullanılmaktadır. Osmanlı döneminin ilk medreseleri arasında olan Süleyman Paşa Medresesi bugün hala kullanılmaktadır. Bu yüzden Bursa Osmanlı'nın dibacesi (önsözü) ise Bursa'nın dibacesi de İznik'tir denebilir. Çünkü Osmanlının toplum yapısının şekillenmesini sağlayan tasavvufi eğitim geleneğinin alt yapısı İznik'teki medreselerde verilen eğitim sayesinde gerçekleşmiştir. Örneğin eğitim anlayışı olarak akli ilimler ile nakli ilimlerin birbirinden ayrılarak verilmesi anlayışı benimsenmiştir.

Ancak İznik'in adını tüm dünyaya duyulmasını sağlayan en önemli gelişme ise Osmanlılar döneminde çini ve seramik sanatının İznik'te gelişmesidir. 'Kâş ve Evani' olarak adlandırılan hem mimari seramik hem de kullanım eşyası (kap-kacak) ve süs eşyası olarak İznik çini ve seramikleri yoğun olarak üretilmiştir. Özellikle Mimar Sinan'ın önemli eserlerinde İznik Çini ve Seramiklerini çok ustaca kullanması bu gelişmeyi hızlandırmıştır. O dönem İznik dünyada çini ve seramik üretiminin adeta başkenti olmuştur. Bugün dünyanın birçok bölgesindeki mimari eserlerde İznik çini ve seramiklerinin mimari de kullanıldığı görülür. Ayrıca yine dünyanın birçok ünlü müzesinde bugün İznik çini ve seramikleri sergilenmektedir. Gerek kendine özgü üretim tekniklerinin bulunması gerekse yine kendine özgü renk (İznik kırmızısı) ve süslemelerinin kullanılması İznik çini ve seramiklerini benzerlerinden ayıran en özgün yönünü oluşturmuştur.

İznik, 2014 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın önerisi ile UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.

Bir sonraki yazımda buluşmak dileğiyle sağlıcakla kalın, sevgiyle kalın, güvenle kalın, Allah'a emanet olun.

 

 

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Bursa nereye koşuyor? Bursamızda kentsel ve mimari mekan kalitesi
24 Kasım 2025 Pazartesi, 08:48

500 BİN SOSYAL KONUT İLE EV SAHİBİ TÜRKİYE/YÜZYILIN KONUT PROJESİ
16 Kasım 2025 Pazar, 22:36

GÜNDEMİMİZ SU... ŞEHİRLERDE VE BİNALARDA SU YÖNETİMİ
09 Kasım 2025 Pazar, 22:18

DEPREM GÜVENLİ BİNA VE ŞEHİR ZOR DEĞİL...
02 Kasım 2025 Pazar, 21:23

Cumhuriyet, kent, mimari ve Bursa
27 Ekim 2025 Pazartesi, 07:54

Sağlıklı mı kentler? Ya da ne kadar sağlıklı kentimiz...
20 Ekim 2025 Pazartesi, 09:30

Bursamızın olası deprem zararlarını nasıl azaltabiliriz?
13 Ekim 2025 Pazartesi, 08:34

Dünya Konut ve Mimarlık günü kutlu olsun
06 Ekim 2025 Pazartesi, 09:26

Cami mimarimiz üzerine...
29 Eylül 2025 Pazartesi, 20:51

Ah Uludağ... Başka Uludağ yok!
23 Eylül 2025 Salı, 07:13

Tüm Yazılar