23 Ekim 2024'te Erdek Körfezi'nde yeniden ortaya çıkan müsilaj, kısa sürede Marmara Denizi'nin tamamına yayıldı. Kasım ayından itibaren Marmara Adaları, Tekirdağ kıyıları ve İstanbul Prens Adaları'na ulaşan müsilaj, Aralık ayında İzmit Körfezi'ni ve hatta Kuzey Ege kıyılarını etkisi altına aldı. 19 Aralık'ta Çanakkale Boğazı çıkışında yoğun müsilaj görüntüleri endişe yarattı. Uzmanlara göre mevcut şartlarda müsilajın deniz yüzeyine çıkması ve etkisini artırması bekleniyor.
GÖKHAN DAĞLI / BURSADA BUGÜN
Derinliklerde denizi örümcek ağı gibi saran müsilaj, pinalar, deniz çayırları, süngerler ve mercanlar gibi hassas canlı gruplarını tehdit ediyor. Balıkçılar ise ağlarını bile çekemez hale geldi. Deniz kirliliği, durağan su koşulları ve artan su sıcaklıklarının tetiklediği müsilajın temel nedeni, denize kontrolsüzce karışan azot ve fosfor gibi kirleticiler. Marmara Denizi, çevresindeki 25 milyonluk nüfus, yoğun sanayi faaliyetleri ve 200'den fazla akarsudan taşınan kirleticilerle kıskaca alınmış durumda. Derin deşarj politikasıyla denizin alt tabakasına atılan atıklar, yıllardır çözüm yerine kirliliği artırdı. Özellikle Ergene Nehri'nin arıtılamayan sularının Marmara Denizi'ne yönlendirilmesi, durumu daha da kötüleştirdi.
2021'de Marmara Denizi Eylem Planı (MDEP) ve bilimsel kurulların rehberliğinde stratejik önlemler belirlendi. Ancak, ileri biyolojik arıtma oranlarında kayda değer bir artış sağlanamadı. 2024 itibarıyla bu oran yalnızca %0,7 artışla %51,7'ye ulaşabildi. Bilim insanları, alınması gereken tedbirleri tekrar vurgulasa da uygulamada ilerleme sağlanamadı. Müsilajla mücadelede uzmanlar şu tedbirleri öneriyor: Sanayi kuruluşlarının atık deşarjları, akarsuların debisine göre düzenlenmeli. Atık arıtma tesisleri aktif hale getirilmeli, denize çamur dökümü önlenmeli. Müsilajla mücadele için ulusal kampanyalar başlatılmalı. Marmara balıkçılığı müsilaj dikkate alınarak yeniden düzenlenmeli. Müsilajdan zarar gören sektörler için sigorta mekanizmaları geliştirilmeli.
Birlikte Mücadele Şart25 Aralık 2024'te toplanan Bilim Kurulu, durumun ciddiyetine dikkat çekerek işbirliği çağrısında bulundu. Merkezi ve yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör ve bireyler, Marmara Denizi'ni kurtarmak için ortak bir mücadele yürütmek zorunda. İşbirliği yapılmadığı sürece bu çevresel felaketten kurtulmak mümkün olmayacak. Marmara Denizi'ni kurtarmak, yalnızca ekosistem için değil, bölgedeki milyonlarca insanın geleceği için de kritik öneme sahip.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı şu açıklamalarda bulundu :
Denizle kurduğumuz yanlış ilişkinin sonucu olarak tekrar ortaya çıkan müsilaj, hepimizi telaşlandırması gerekiyor. Ama 23 Ekim'den beri yapılan tüm uyarılara rağmen çok fazla telaşlandığımızı ne yazık ki söyleyemeyiz. 2021 yılında müsilaj ortaya çıktığında bilim kurulu oluşturuldu, koordinasyon kurulu oluşturuldu. Çok geniş katılımlı katkılarla ortaya çıkan bir Marmara Denizi Koruma Eylem Planı hazırlandı, 22 eylemden oluşan. Bilim kurulunun oluşturduğu ana çerçeveye uygun olarak bir stratejik plan hazırlandı ve bunların hepsi uygulamaya aktarıldı.
Hedefimiz neydi. Müsilajsız Marmara'ya ulaşmak. Ne yazık ki 23 Ekim 2024 tarihinde müsilaj yeniden ortaya çıktı. Bu yaptıklarımız kıymetli, değerli ama anlaşılıyor ki yeterli olmamış. "Müsilaj yeniden ortaya çıktı" dediğimiz zaman merkezi yönetim ve yerel yönetimler çok hızlı bir şekilde inanılmaz rakamlarla cevap vermeye başlıyorlar. "Bu kadar denetimi yaptık, bu kadar arıtma yaptık, bu kadar masraf ettik" diye açıklamalar yapılıyor. Bunlara saygı duyuyoruz ve değerli buluyoruz. Ancak rakamlara mı denize mi bakmamız gerektiği noktasında ben hep denize bakmaktan yanayım. Denize baktığımız zaman bunların yeterli olmadığı ortada. 2024 yılında ileri biyolojik arıtmadan geçirdiğimiz evsel atıkların oranı %51,7. Yani %0,7'lik bir ilerleme sağlamışız; %1 bile değil. Şimdi bu durumda müsilajın yeniden ortaya çıkmasına şaşırmalı mıyız.
Ekimden beri sürekli uyarıyoruz. Hatta "uyarı yorgunu düştük" desek abartmış olmayız. Görüntüler paylaşıyoruz, videolar paylaşıyoruz. Marmara Denizi'nin çevresindeki denize duyarlı bütün vatandaşlarımız, özellikle dalış okullarımız, dalgıçlarımız çektikleri görüntüleri her yerde paylaşıyorlar, bizlere ulaştırıyorlar. Biz de bunları kamuoyuyla paylaşıyoruz. Tüm bunlardan sonra nihayet 25 Aralık'ta bilim kurulu tekrar toplantıya çağrıldı. Bilim insanları bir kez daha yapılması gerekenleri, olması gerekenleri tekrar ettiler, açıkladılar.
Artık açıklama zamanı değil. Artık ne yapacağımızı yeniden, yeniden düşünme zamanı değil. Yapacaklarımız belli. Denizin atık yükünü azaltacağız. Peki nasıl yapmalıyız bunu. Merkezi yönetim, yerel yönetim, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve Marmara Denizi'nin çevresinde yaşayan her bir vatandaşın katkısını alarak iş birliğiyle yapmamız lazım. Sanayi kuruluşlarının atıkları çok az arıtılarak akarsulara deşarj ediliyor. Hatta dereler, akarsular zehir kanalına dönüşmüş durumda. Debi esaslı bir deşarj düzenlemesi yapmak zorundayız. Denetimlerle sanayi kuruluşlarının atık deşarjını derhal önlememiz lazım. Bir sürü atık arıtma tesisimiz var. Düzgün çalışmıyor bunlar. Düzgün çalışır hale getirmemiz gerekiyor. Kim sorumluysa, yetkilisi kimse derhal harekete geçmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, ulusal çapta bir kampanya düzenleyerek vatandaşların denize yardımını teşvik etmemiz lazım. Ben bireysel olarak daha az atık çıkararak Marmara Denizi'ne katkı sağlayabilirim. Bir başkası da bunu yapabilir." dedi.
Güncel, 2025.01.01 18:27