BUSİAD; Bursa'nın en çevreci STK'sı mı?

Hani içinden nehir geçen kentler vardır...Bilir misiniz ?...

İnsanın içine huzur veren ışıl-ışıl su görüntüleri ve pırıl-pırıl temizliği ile bakılmaya doyulamayan şehirler...Güzelliği dillere destan olan bu kentler,ülkelerin hem turizm hem de ekonomik zenginliğinin kaynağını oluştururlar.

İşte Budapeşte...Bu görüşe en yakın kentlerden biridir bu tarihi yerleşim birimi...Birbirine komşu olan Buda, Peşt ve Obuda kentlerinin Tuna Nehri üzerinde birleştirilmesi ile kurulan Budapeşte, her mevsimde turist kaynamaktadır. Thames Nehri İngiltere'nin başkenti Londra'nın bir simgesi olmuştur hep...Dünya moda başkenti Paris'in içinden geçen Seine Nehri ise,bu güzel kente bambaşka bir kimlik kazandırmaktadır. Porsuk Deresi'de Eskişehir'e pozitif enerji katan bir akarsudur. Bir bakıma bu şehirler, birer "su kenti "olarak da anılmaktadır. Bildiğimiz gibi su hayat demektir. Hayatın canlılığını sürekli yaşayan yerleşim merkezlerinin çoğu; birer su kentidir.

BURSA'NIN DA NİLÜFER ÇAYI VAR AMA...!

Aslında; Bursa'da bir su kenti sayılır. Uludağ'ın güney yamaçlarından doğan ve yine Uludağ'ın beslediği diğer derelerle beslenen Nilüfer Çayı,103 kilometrelik uzunluğu ile Bursa ovasını bir yılan gibi süzülerek geçmektedir. Bu su kaynağı; Nilüfer ilçesine de adını vermekte ve Bursa'ya da "içinden su geçen kent" kimliği kazandırmaktadır.

Adı Bursa ile özdeşleşen Nilüfer Çayı, ne yazık ki yeterince korunamadığı için gerçek işlevini yapamaz hale gelmiştir. Şu anda içindeki oksijen oranı yüzde 0,15 olan Nilüfer Çayı, ne yazık ki bitkiler dahil hiçbir canlının yaşamasına olanak tanımaz haldedir.

Yani; Nilüfer Çayı artık bir ölüm akarsuyu olarak tanınabilir. Avrupa'nın birçok kenti içinden geçen nehirlerle her zaman canlı ve heyecanlı olurken, artık neredeyse ölü bir akarsu olan Nilüfer Çayı ne yazık ki Bursa'ya hiçbir mutluluk ve can katamıyor.

BUSİAD'IN MÜKEMMEL BİR ARAŞTIRMASI

Bu sabah BUSİAD davetlisi olarak Podyum Park'ta yapılan bir bilgilendirme toplantısına katıldım. Bu basın toplantısında bir kez daha gördüm ki; BUSİAD Bursa'nın en çevreci ve etkin STK'sı olarak nitelendirilebilir.

Çünkü BUSİAD'ın Yeşil Bursa Çalışma Gurubu tarafından hazırlanan ve adı "Herkesin bildiği sır: Nilüfer Çayı" olarak belirlenen araştırma kitapçığı, Bursa için çok önemli olan bir akarsuyun A'dan Z'ye her şeyini anlatıyor ve Bursa kamuoyunu ciddi biçimde aydınlatıyor.

İşte bu kapsamlı çalışma beni de çok etkiledi. Sanayi ve çevre konusunun birbirinden oldukça uzak olduğunu söyleyen yüzlerce STK Başkanı varken, BUSİAD'ın bu tavrı ilginç geldi bana... Herkesin çok iyi bildiği bir sır olarak nitelendirilen Nilüfer Çayı kirliliği ile çok şeyin paylaşıldığı bu kitapçığı tanıtan BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar; bir sanayi derneğinin aynı zamanda çevreci olduğunu kanıtlayan sıra dışı konuşması ile diğer BURSA SİAD'ları için iyi bir örnek oldu.

BUSİAD Başkanı BuğraKüçükkayalar: "Aralarında B.B.Eski Başkanı Erdem Saker'in de yer aldığı BUSİAD Yeşil Bursa Çalışma Gurubu, harika bir işe imza attı. Artık herkesin bildiği sır ile yüzleşmek zorundayız. Nobel ödüllü yazar Gabrile Garcia Marquez' in  Kırmızı Pazartesi isimli unutulmaz eserinde olduğu gibi, gerçeklerle yüzleşmek şart...Yaşadığımız kentin AORT DAMARI yüzde 99 tıkanmış durumda. Yani Nilüfer Çayı ölümle burun buruna...Bunu herkes biliyor, görüyor ama kimse bir şey yapmıyor. Biz bu çalışma ile Bursa'nın Sanayi-Turizm-Tarım vizyonuna katkıda bulunacak bir gerçeği, gözler önüne sermek amacındayız. Sorunu anlattığımız gibi, çözüm yollarını da açıklıyoruz diyerek toplantıyı başlattı.

HERKESİN BİLDİĞİ SIR VE NİLÜFER ÇAYI

33 Sayfalık kapsamlı bir araştırmanın sunumunu yapan Yeşil Bursa Çalışma Gurubu Sözcüsü Hüsamettin Çoban, çarpıcı Nilüfer Çayı gerçeklerine dikkat çekti. Çoban yaklaşık 70 Dakika süren sunumunda; Bursa'nın bu önemli akarsuyunun net bir fotoğrafını gözler önüne serdi.

Hüsamettin Çoban'ın sunumundan bir kez daha anladık ki; Bursa'nın bir ilçesine adını veren bu su kaynağı, artık ölümüne yakın koma halindedir. Kurtarılması için de çok kapsamlı ve çok acil çalışmalar yapılmalıdır.

Sözcü Hüsamettin Çoban'ın şu tespitleri durumun vahametini net olarak ortaya çıkarıyor zaten :"Kaynağında 1.kalite içilebilir su olarak doğan Nilüfer Çayı, kent içinden geçtikten hemen sonra 4.sınıf kalitesiz ve tehlikeli su sınıfına düşmektedir.

Nilüfer Çayı; ülkemizin en kirli akarsuyu kimliğini kazanmıştır. Bursa'da yaşayan herkes bu akarsuyun kirliliğini bilmekte, ancak sorunun çözümüne yönelik yeteri kadar duyarlılık göstermektedir. Bu nedenle sorun çözülememekte ve -Herkesin bildiği bir sır-olarak kalmaktadır. Nilüfer çayına tam 211 noktada atık su bırakılıyor.15 Adet atık su arıtma tesisi de bu çaya deşarj yapıyor. Dere yatağına 36 noktada da kirlilik oluşturan evsel katı atık bırakılmaktadır. Yapılan kirlilik analizlerinde, bu akarsuyu kaybettiğimiz net olarak görülüyor.3 Noktadan alınan numune su örnekleri yüz kızartıcı sonuçları ortaya çıkarıyor".

Nilüfer Çayı kirleticilerini; endüstriyel kaynaklı, tarımsal kaynaklı ve diğer kirlilikler olarak 3 ana dalda değerlendirdiklerini belirten çevre uzmanı Hüsamettin Çoban, araştırma kitapçığındaki 8 ana başlıklı çözüm önerilerini şöyle sıraladı:

1-Nilüfer Çayı Komisyonu kurulması

2-Kirlilik kaynakları envanterinin çıkarılması

3-Fiziksel temizlik ve restorasyon

4-Su kalitesinin iyileştirilmesi

5-Ekolojik Rehabilitasyon

6-Halk katılımı bilinçlendirmesi

7-Düzenli izleme ve raporlama

8-Yerel yönetimlere ve işletmelere destek sağlanması