İsmail Arslan
ismailarslan.43@gmail.com
Bursa'da 'gemi' yapmayanların hikayesi!
17 Ekim 2025 Cuma, 17:52
Çok şey yazıldı, çizildi. Nihayetinde şehrin içme suyu ihtiyacını karşılayan Nilüfer ve Doğancı barajları sıfırı gördü. Hatta Uludağ'daki 10 pınardan 8'i de kurudu.
Peki su şehri Bursa, nasıl olur da susuzluk çekebilirdi? Kimi topu idareye attı, sert eleştirilerde bulundu, istifa çağrısı yapan bile oldu.
Kimi de 'Allah'ın işine karışılmaz, yağmur yağmıyorsa vardır bildiği...' dedi. Yaradana sığındı. Elbette şüphe yok.
Ancak, inancın ve aklın kesiştiği yerde bambaşka bir ders var.
Tufanı önceden haber veren Allah, "Ben yenik düştüm, bana yardım et" diye yalvaran Hz. Nuh'a bir gemi yapmasını vahyetmişti.
İşte Bursa'nın yaşadığı susuzluk, bize tam da bunu hatırlatıyor, güzel bir ders veriyor. Allah'tan yardım dilemek iman işi, ama çözüm üretmek akıl ve ilim işidir.
Ne Kur'an ne de bilim, 'Otur, kaderine razı ol' demiyor. Tam tersine, 'tedbir al' diyor!
Bizim de bir gemi yapmamız gerekiyordu. Burada konu gemi değil, tedbir.
***
Bursa'nın yönetici kadrosundan sıradan vatandaşına kadar herkesin, bu krizden elbette alması gereken dersler var. 2025'in sonlarına doğru giderken, modern çağda, sanayi şehrinde, milyonların yaşadığı bu kentte musluklardan su akmıyorsa herkesin şapkayı önüne koyup etraflıca düşünmesi gerekiyor.
Peki, bu susuzluktan ne öğrenmeli?
Şehirden sorumlu idareci ve yetkililer, bu krizden en büyük dersi çıkarmak zorunda. Bir kentin temel yaşam kaynağını yönetmek, sadece boru tamir etmek ya da yeni hat döşemek değildir. Geleceği de planlamak, kriz gelmeden çözüm üretmek demektir.
İklim değişikliği, küresel ısınma, azalan yağışlar ve suyun konutta, tarlada, fabrikada hoyratça harcanmasına karşı yöneticiler, 5 değil, 50 değil, 100 yıllık senaryolar hazırlamak zorunda.
Uzmanlar, Türkiye'nin 2030-2050 yılları arasında ciddi su kıtlığıyla karşı karşıya kalacağını belirtirken, su savaşları artık yakın bir ihtimalken yeni barajlar, yeraltı depolama alanları ve ileri arıtma tesisi yatırımları şart.
Bursa'da günlük ortalama su tüketiminin 480 bin metreküp civarında. Barajlarındaki su seviyesi dip.
Bu tablo, artık her damlanın ne kadar kıymetli olduğunu göstermiyor mu?
***
Bursa, sanayi şehri olarak tanınıyor. Şehir sınırları içerisinde 17 adet organize sanayi bölgesi var. Hatta Türkiye'nin ilk organize sanayi bölgesi de Bursa'da kuruldu. Otomotivden makineye, mobilyadan tekstile kadar birçok alanda ülke ekonomisine değer katan ve istihdama katkı sağlayan bir şehir.
Ancak bu güç aynı zamanda büyük bir su tüketimi demek. Fabrika sahipleri, su kesintilerini 'geçici sorun' olarak görmekten vazgeçmeli. Üretimde kullanılan suyun ileri arıtma teknolojileriyle tekrar kullanılması bir tercih değil, zorunluluk haline gelmeli. Hatta ve hatta fabrikalara ona göre ruhsat verilmeli. Patronlar, şehir şebekesine yük olmadan, kendi su depoları oluşturmalı.
Su tüketimini en aza indirmeyen işletmeler, hem gelecekte yok olup gidecek hem de geleceğe büyük zarar verecek.
***
Suyun en büyük kullanıcılarından olan çiftçiler de bu hikayenin bir parçası. Mesela en başta vahşi sulama yöntemlerinden vazgeçilerek damla sulama ve modern tekniklere geçiş hızlandırılmalı. Tarım ve Orman Bakanlığı, ziraat odaları bununla ilgili destekleyici ve teşvik edici projeler hazırlamalı. Tarımda suyun bereketini değil, kıymetini bilmek gerek.
Bir diğer önemli konu, kaynak su fabrikalarının kâr hırsı. Uludağ'ın suyunu şişeleyip yurtiçi ve yurtdışına satarak servetlerine servet katıyorlar.
Şehrin barajları dibi görmüşken, yeraltı su kaynaklarını sınırsızca kullanmak, ne kadar ahlaki ve vicdani?
Bu kaynakların, yıllık çekim kotasıyla sınırlandırılması, etkin şekilde korunması, denetlenmesi ve geleceğe yönelik planlarla yönetilmesi şart. Ticaret uğruna, geleceğimiz heba edilemez, edilmemeli.
***
Ve elbette işin bir de vatandaş tarafı var.
Su kesintisi sona erdiğinde, musluğu açık unutmak veya arabayı hortumla yıkamak, bu dersin hiç alınmadığını gösterir. Susuzlukla boğuşurken Bursa'da foşur foşur halı yıkayanı gördük. Akıl alır gibi değil. Sanki yaşanan kesintiler başka bir şehrin sorunuymuş gibi...
"Benim kullandığım bir damladan ne olur?" diyen milyonlar olursa, işte o damla bile akmaz musluktan.
Su tasarrufu yaşam kültürü haline gelmeli. Suyun kıymeti, musluklar kapandığında değil, her damla aktığında bilinmeli.
Çünkü o damla, sadece su değil; tarımdaki bereket, sanayideki üretim, evdeki hayat demek.
Su, sınırsız bir kaynak değil, yönetilmesi gereken bir nimet, korunması gereken bir emanet.
***
Ve son söz:
Şaman öğretisi der ki; "Ders, sen öğrenene kadar devam eder."
Gemi yapmayanlar dersini almadıysa, tufan tekrar kapıda demektir.
Ve artık bu bir şehir meselesi değil, milli güvenlik meselesidir.
Yazarın Diğer Yazıları
Bursa'da memleketin 'yaramazlarına' savaş açan ilçe!
28 Kasım 2025 Cuma, 09:27
İznik'i dünya gündemine taşıyan sır!
22 Kasım 2025 Cumartesi, 10:29
Bursa'nın iki rüyası 2026 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda!
30 Ekim 2025 Perşembe, 17:57
Bursa'nın en büyük ilçesinde 550 günlük hesap!
06 Ekim 2025 Pazartesi, 18:16
Toprak susuz, hava kirli, deniz hasta, orman yasta!
03 Ekim 2025 Cuma, 14:53
30 bin kişinin ekmek yediği kurumun geleceği!
01 Ekim 2025 Çarşamba, 16:19
Bursa'nın sinir sınavı!
29 Eylül 2025 Pazartesi, 13:44
Bursa'da hayatın alarm zili çalıyor!
16 Eylül 2025 Salı, 15:36
Kime kızacağız?
12 Eylül 2025 Cuma, 15:12
Boğazı kesilen adalet!
04 Eylül 2025 Perşembe, 13:36