Metehan Demir
metehandemir@bursadabugun.com
Türk Amerikan ilişkileri nereye gider?
07 Kasım 2024 Perşembe, 07:50
ABD 47. başkanını seçti. Cumhuriyetçi aday eski Başkan Donald Trump ve Demokrat aday ve şimdiki Başkan Yardımcısı Kamala Harris arasında seçimini yaptı.
Trump, 277 delege ile seçim zaferini garantiledi. Gerçekten hakkını vermek lazım. Tutuklandı, siyasi, hayatı bitti, yolsuzluklardan başını kaldıramaz, bu kadar ağır eleştirilerden kurtulamaz denilen Donald Trump, Harris karşısında resmen açık zafer ilan etti.
Öyle iddia edilenin aksine de yarış nefes nefese falan da sürmedi. Trump, Harris'i hezimete uğrattı.
Sonuçların netleşmesinin ardından, Trump'ın ekonomiden siyasete, uluslararası alandan uzay projelerine kadar bile neler yapacağı merakla bekleniyor.
Kongre'de de sandalye sayısını arttıran Cumhuriyetçiler sayesinde Donald Trump artık kararlarını daha etkin olarak yasal düzlemde de alabilecek.
Tüm dünyada sevinenler, üzülenler, bin türlü hesap yapanlar var. Bütün bunları bir kenara bırakalım. Zaten sonuçların açıklanmasının sonrasında herhalde yazılan çizileni okumaktan, izlemekten artık yorulmuş olabilirsiniz.
Bu açıdan bizi birinci derecede ilgilendiren, Türk Amerikan ilişkilerine bu seçim sonucunun nasıl yansıyacağına bakalım.
İlk olarak, Amerika Birleşik Devletleri'nin, Türkiye ile ilişkilerinde çok ciddi sorunlar var. Bunlar başkanın değişmesi ile yeni yönetimin gelmesiyle çok büyük majör değişiklikleri getirmez.
Evet; Ankara genel olarak Donald Trump'ın gelmesini Kamala Harris'e kıyasla daha olumlu karşıladı.
Ama; PKK terör örgütü uzantıları PYD ve YPG gibi terör örgütlerinin Suriye ve Irak'taki faaliyetlerine göz yumulması hatta destek verilmesi, Fetö dahil terör örgütlerine karşı mücadelede Amerika'nın ayak sürümesi meselelerinde pek bir ilerleme olmayacak.
Rusya'nın Ukrayna'yla Savaşı'nda ise, Trump'ın 'bu savaşı da bitireceğim' sözü hatırlandığında Ankara'nın rolü olumlu şekilde gündeme gelecektir.
Önümüzdeki dönemde; Rusya ve ve Ukrayna ile iş yapan Türk şirketlerinin ortamın yumuşaması halinde bir nefes alacağını söylemek mümkündür.
Türkiye'nin, Gazze'de katliam gerçekleştiren, Orta Doğu'yu kan Gölü'ne çeviren İsrail'e karşı sert ve taviz vermez tutumu insanlık adına devam ettiriliyor.
Fakat; Donald Trump'ın İsrail'e olan yakınlığı çok net olarak biliniyor. Hatta, İsrail Başbakanı Netanyahu'nun Trump'ın seçilmesini büyük bir geri dönüş olarak kutlaması bunun göstergesi.
Bu çerçevede; Türkiye bu kararlı tutumunu sürdürdükçe Amerika ile karşı karşıya gelmeye devam edecektir.
S-400 füzelerinin Rusya'dan alınması Amerika'yla, Donald Trump'ın ilk başkanlığı döneminde ciddi krize yol açmıştı
Türkiye ekonomisini yerle bir etmekle tehdit eden Trump tweetler atmış, Rahip Brunson krizinde de ortalığı ayağa kaldırmıştı. O dönemde yaşadığımız ekonomik kriz ve sarsıntılar hala aklımızda. Buradan hareketle, Rus füzeleri nedeniyle Türkiye'ye karşı uygulanan CAATSA ambargosu ve yaptırımlarının devam ettiği biliniyor. Bunların Trump döneminde kalkması, Türkiye'ye teslim edilmişken geri alınan F-35 savaş uçaklarının iade edilmesi ve projeye Ankara'nın dahil edilmesi gibi konular ne derece gündeme gelir, büyük soru işaretleri.
Ancak; Donald Trump, Amerikan devlet sistematiği kolektif güvenlik yaklaşımına daima uyum sağlamıştır. Bu paralelde Türkiye'nin önemli bir NATO üyesi olmasından hareketle Ankara'ya Avrupa güvenliğinde ayrı bir önem verebilir.
Suriye'de ise Türkiye ile Amerika arasında, Rusya da dahil olarak çekişme sürecektir. Türkiye'nin enerji ihtiyaçları kapsamında da Rusya bizim için kritik bir öneme sahip. Ukrayna Savaşı'ndan bağımsız olarak Ruslarla ilişkileri de bu düzlemde gözeterek yürütüyoruz. Milli menfaatlere ve ihtiyaçlara zarar vermeden bu alışveriş ticari alanda da sürdürülmeye çalışılıyor.
Bu konuda, Amerika, 'Rusya ile fazla ticaret yapamazsın sana ambargo uygularım' diye tehdit ettiği için Donald Trump iş başına geldiğinde eğer savaşı bitirme adına yumuşak adımlar atarsa belki bu Ankara'nın rahatlamasına da neden olabilir.
Şurası bir gerçek ki; Türk Amerikan ilişkileri iki ana sistematikle incelenebilir; ilki Donald Trump ve Recep Tayyip Erdoğan'ın kişisel yakın ilişkileri üzerinden yürüttükleri sistem. Erdoğan, bu arada 'dostum' diye tanımladığı Trump'ı dünyada ilk arayan liderlerden oldu.
İkincisi ise; Cumhuriyetçiler ve Demokratlar da dahil Washington'da Ankara'ya yönelik -resmen söylenmese de- yerleşik negatif bir yaklaşımın varlığı. Bunu sık sık görüyoruz. Hazzetmeyen çok kurum ve kişi var.
Bu süreçte, yukarıda saydığımız ve genel çerçevesini özetlediğimiz sorunların bu ikili ayrı çalışan sistematiği nereye sürükleyeceğini zaman gösterecek.
Gerçekten çok karışık. Sonuç olarak, Türk Amerikan ilişkileri, televizyonlarda ya da sağda solda duyduğunuz gibi öyle 'yeni bir beyaz sayfa, yeni bir dönem' diye işin içinden çıkılabilecek kadar basit değil.
Bir cümleyle özetlememiz gerekirse (buraya not düşüyoruz) bu ilişkiler böyle gelmiş böyle gidecek.
Yani iyi ve kötü olaylar arasında gidip gelen bir düzlemde sağa sola savrulan bir yapıda olacak.
Zorunlu olarak sorunların iki ülkeyi karşı karşıya getirdiği, çakışmaların yaşandığı zaman zaman da durumun idare edildiği süreç bizi bekliyor. Ama gerçekler ortada.
Sağlıkla Kalın...
Yazarın Diğer Yazıları
Gündem notları: Bahçeli'nin iki önemli mesajı
16 Ekim 2024 Çarşamba, 08:53
Ülkenin ayarları ile oynamak demokrasi değildir
18 Eylül 2024 Çarşamba, 08:08
Mehmet Şimşek ile ilgili gerçek durum ne?
25 Ağustos 2024 Pazar, 20:25
Alman ambargosunun korkunç detayları
31 Temmuz 2024 Çarşamba, 01:31
Suriye çıkmazı
14 Temmuz 2024 Pazar, 23:01
Vize konusu daha sıkıntılı hale gelecek
17 Mayıs 2024 Cuma, 00:33
Savaş tiyatrosu
14 Nisan 2024 Pazar, 18:44
Seçimin ardından ilk notlar
01 Nisan 2024 Pazartesi, 01:33
Kritik toplantının kritik notları
22 Mart 2024 Cuma, 22:16
Kim ne kadar yardım alacak?
04 Mart 2024 Pazartesi, 17:45