Elif Didem Danacıoğlu
Hangi sektör dünyanın bir numarası olacak?
27 Mayıs 2022 Cuma, 17:09
Kalite ve Başarı Sempozyumunda ekonominin nabzını tutan Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin'in dünya ve Türkiye ekonomisi üzerine online platformda gerçekleştirdiği konuşmasını dinledim ve daha sonra sorularımı yönlendirdim.
Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, söze şöyle girdi:
"Diyelim ki, Rusya ve Ukrayna çatışması sona erdi. Özellikle emtia fiyatları, navlun, arz - talep kırılmaları, küresel tedarik zinciri ve enerji fiyatlarında yaşanan sıkıntıların kısa sürede çözüleceğinin garantisi yok. Savaş öncesi gelişmelerde küresel tedarik zincirlerinde kırılma ve yeniden yapılanma gerçekleşirken, savaş sonrası gelişmelerde yeniden kırılma ve bozulma var. Savaş öncesi enerji fiyatları ve emtia fiyatları yüksek fiyat izlerken, savaş sonrası fiyatlarda ilave artışlar ve fiyatlar daha yükseldi. Arz ve tedarikte gecikmeler ve sıkışıklık gerçekleşirken, savaş sonrası gecikmeler ve artan sıkışıklık gerçekleşti. Navlun fiyatlarındaki gelişmelerde yüksek fiyat, savaş sonrası sınırlı geri çekilme ve yüksek fiyatlar gerçekleşti. Savaş öncesi birçok üst düzey yönetici özelikle ABD'de enflasyonun çok uzun süre kalıcı olacağını ve emtia fiyatlarındaki hareketlenmenin devamına işaret ediyorlardı."
SENARYOLARI SIRALADI
Prof. Dr. Emre Alkin, Rusya - Ukrayna savaşı ve dünyada ekonomik sonuçları üzerine üç senaryodan bahsetti:
"1.Senaryo: Ateşkes, kalıcı barış anlaşması ve Rusya'nın kademeli geri çekilmesi
Dünyada Ekonomik Sonuçları = Ekonomi ve ticarette sınırlı yavaşlama, yüzde 3,5 büyüme ve dünya ticareti 23,0 Trilyon Dolar
2. Senaryo: İşgalin ve çatışmaların uzaması
Dünyada Ekonomik Sonuçları = Ekonomi ve ticarette yavaşlama, yüzde 2,5 - yüzde 3,0 büyüme ve dünya ticareti 22,5 Trilyon Dolar
3. Senaryo: Rusya'nın Ukrayna'da tam işgali ve hâkim olması
Dünyada Ekonomik Sonuçları = Ekonomi ve ticarette durağanlık resesyon, yüzde 1,0 - yüzde 2,0 büyüme ve dünya ticareti 21 - 21,5 Trilyon Dolar "
KENTLEŞİYORUZ
Prof. Dr. Emre Alkin, dünya nüfusuna dikkat çekti:
" Kentleşiyoruz... Kırsal nüfus kent nüfusunun çok altında kaldı. 2050 yılına geldiğimizde kırsal kesimde yaşayacak insan bulamayacağız. Dünya ve Türkiye nüfusu kentleşti ve yaşlanıyor. 5 yaşından küçük nüfusla 65 yaş üstü nüfusu karşılaştırdığımızda, 2020 yılından itibaren 65 yaş üstü nüfusun tartışmasız üstünlüğü belli olmuş ve 2050'ye doğru giderken dünya nüfusunun azımsanmayacak kısmı yaşlanacak. Türkiye'nin yaş ortalaması 34'lerden 40'lara geçmek üzere."
PARADİGMALAR DEĞİŞTİ
Pandemiden sonra bazı paradigmaların değiştiğine değinen Prof. Dr. Emre Alkin, "Dünya ticaretinde ana belirleyici, arz ve tedarik güvenliği. 2000'ler sonrası uluslararası etkinlik (Daha ucuza, daha hızlı, uygun kalitede, istenen zamanda ve miktarda mal tedarikini kim sağlıyorsa oradan al) ön planda iken, 2020'ler sonrası arz ve tedarik güvenliği (İçeriden tedarik kritik mallarda yerli üretim tedarikçi bağımlılığını azalt ) dünya ticaretinde ana belirleyici oldu. Türkiye'nin ithalatının yüzde 90'a yakını hammadde ara malı yatırımı var. Tedarikimizi ürüne ve hizmete çevirirken, yüksek katma değer yaratmalıyız" dedi.
ÇİN NE OLACAK?
Çin'in geleceğine ilişkin beklentisini aktardı:
"Çin ne olacak? diye soruluyor. Çin ile başa çıkılmaz. Çin, dünyanın bir numaralı dış ticaret ortağı... Türkiye'nin Çin olacağı yönünde söylemler var. Bu söylemlerin nereden çıktığını anlamadığım gibi, zaten olmakta istemiyoruz. Çin'in kalkınma metodu farklı. Türkiye, demokratik yollarla kalkınmak isteyen bir ülke konumundadır. O yüzden Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş felsefesi Çin gibi olmaya elverişli değil. Dolayısıyla Çin, dünyanın bir numaralı dış ticaret ortağı olacak. Zaten Çinlilerde ucuz ucuz milyarlarca şey üretmekten vazgeçtiler. Onlarda kalite süreçlerine son derece dikkat ediyorlar."
"DÜNYANIN BİR NUMARALI SEKTÖRÜ KİMYA OLACAK"
Sektörlere işaret etti:
"Dünyanın bir numaralı sektörü kimya olacak. Ardından elektrik elektronik, otomotiv endüstrisi, mücevher, makine ve aksamları, demir ve demir dışı metaller, madencilik ürünleri vs. sıralayabiliriz. Dünyanın dördüncü büyük ticaret sektörü mücevher olacağı aklınıza gelir miydi? Dünyanın 6. büyük ihracat kalemi kültür ve doğal inciler. Muazzam bir ekonomisi varmış. Doğru yönetilen sektörlerin süreçlerinde yukarı doğru ivmelendiğini görüyoruz."
"BİZİ BEKLEYEN İKİ SENARYO VAR"
Emre Alkin, büyüme projeksiyonlarının ve emtia fiyatlarının altını çizdi:
"Büyüme, bir önceki yılın aynı dönemine göre hesaplanır. Dünya ekonomisinde büyümenin yüzde 3 ile yüzde 3,5 arasında, gelişmiş olan ekonomilerde yüzde 2,5 ile yüzde 3 arasında, gelişmekte olan ekonomilerde yüzde 4 ile yüzde 4,5 arasına doğru sıkışacağını göreceksiniz. O kadar kolay değil dünya ekonomisi üzerine öngörüde bulunmak. Merak etmeyin, 2035 yılında 1,5 trilyon dolar milli gelirimiz var. 2025 yılında 1 trilyon doları geçeceğiz. Eğer 2018, 2019 ve 2020 yılındaki kötü performans olmasaydı, 1 trilyon dolara ulaşırdık diye düşünüyorum. Bizi bekleyen ılımlı büyüme yüksek enflasyon (fiyat dalgalanmaları, işsizlik, borç problemi) ve düşük büyüme yüksek enflasyon (büyüme krizi, yüksek işsizlik, borç krizi) olmak üzere iki senaryo var. Ortak bileşke ise, yüksek enflasyon ve 2-3 sene daha muzdaripiz. Fakat en kötüsü düşük büyüme. Yüksek faizle enflasyonu çözmenin garantisi olmadığı gibi, düşük faizle büyümeyi de garantileyemezsiniz. Özellikle tarımsal ürünlerdeki emtia fiyatları düşündüğümüzün çok üzerinde seyrediyor. Bu arada ana metaller ve enerji fiyatlarının sert dalgalanmalara maruz kaldığını görüyoruz."
"110 MİLYAR DOLARA DOĞRU KOŞUYORUZ"
Türkiye'nin enerji faturası ile ilgili şu noktanın altını çizdi:
"Türkiye'nin büyümesinin hızlı olduğu zamanda 55 milyar dolarlık enerji faturası var. Şimdi 2 kat fiyatlar arttı ve 110 milyar dolara doğru koşuyoruz. Türkiye'nin ithalatı tüketim mallarından oluşmuyor. İthalatımızın yüzde 90'a yakını hammadde aramalı, yatırım malı ve içerisinde enerjide var. Türkiye tüketim toplumu oldu diyorlar, öyle bir şey yok. İhracatımızın yüzde 85'i nihai mal kategorisinde olduğu için alıcı nazlı. Üretmek için ithalat yapmak zorundayız. 110 milyar dolarlık bir enerji faturasını önlemek yukarıdan aşağıya doğru değil, tabandan tavana doğru bir hareketle olabilir. Sanayinin kullandığı enerjiden daha fazla binalarda kullanıyoruz. Böyle gittiğimiz sürece ekonomi yavaşlarken bile cari açık verme tehlikesindeyiz. Bu durum döviz kurları üzerinde baskı yaratıyor."
"ABD ARA SEÇİMİ GELİYOR"
Kasım 2022 ABD ara seçimlerine değindi:
" ABD ara seçimi geliyor. ABD'nin kendi içine kapanmasını destekleyen siyasi görüşlerin meşalesi yanmış durumda. Kasım 2022 ara seçimi, ABD dolarının değerini belirleyecek. Sizin yerinizde olsam, ABD ara seçimlerinden çıkan sonuçları yakından takip etmeye başlarım. Amerika'daki CEO'ların önemli bir kısmı enflasyonun 2023 yılı sonrasına da kayabileceğini düşünüyor. Dünyada enflasyon uzun süre daha zorlayacak."
"KITLIK DALGASINA HAZIR OLUN"
Afrika'ya dikkat çekti:
" Rusya ve Ukrayna'da ciddi şekilde buğday, arpa ve yağlı tohumlar vs. alanlar vardı, buraları da sıkıntıda. Afrika'dan başlayacak ciddi bir kıtlık dalgasına da hazır olun. Güneydoğu Asya buğday kullanmıyor, onlar daha çok pirinç kullanıyor ama orada da pirinç fiyatları uçtu. Biliyorsunuz ki Hindistan, yetmiyor diye şeker ihracatını durdurma kararı aldı. Herkes bir mecburi korumacılığın içine giriyor. Dünyada çok ciddi bir tedarik zinciri kırılması ve uluslararası organizasyonların ülkelere uyguladıkları yaptırımlar var. Görüyorsunuz ki, Rusya başı çekiyor."
"HANGİ AVRUPA ÜLKELERİ RUS GAZINA BAĞIMLI?"
"Rus gazını kimler alıyor?" dedi ve devam etti:
" Hangi Avrupa ülkeleri Rus gazına bağımlı? Kuzey Makedonya (yüzde 100), Finlandiya (yüzde 94), Bulgaristan (yüzde 77), Slovakya (yüzde 70), Almanya (yüzde 49), İtalya ( yüzde 46), Polonya (yüzde 40) ve Fransa (yüzde 24) Rus gazına bağımlı. ABD'de doğalgaz piyasası giderek sertleşiyor ve büyüyor. Türkiye'nin İran'dan aldığı doğalgaz azalırken, ABD'nin payı artıyor ve ABD doğalgaz ihraç eden 5.ülke konumunda. Yıllık doğalgaz tüketimi 65 milyar metreküp olan Türkiye, yüzde 36'sını Ruslardan alıyor. Dolayısıyla Rus doğalgazına bağımlıyız. Venezuela ve Suudi Arabistan dünyanın en büyük petrol yataklarının üzerinde oturuyor. Ardından Kanada, İran, Irak, Rusya, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri geliyor. Mutlaka arz talep açısından incelerken, rezerv büyüklüklerine çok dikkat etmek gerekiyor. Türkiye'de enerji maliyetleri giderek artıyor. OECD ülkeleri arasında Türkiye, dördüncü en çok enerji maliyeti artan ülke olarak karşımıza çıkıyor. Enerji faturamız büyüdükçe cari açığımız büyüyor. Cari açık büyüyünce döviz kurları menfi etki yaratıyor ve aynı zamanda döviz kurlarının enflasyona geçişkenliği var. Türkiye'nin döviz borcunun milli gelire oranı yüzde 55 -60 civarında. Hal böyleyken yükselen döviz kurlarına göre pozisyonlaşınca modern dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip oluyoruz. İthal girdi payı çok yüksek. Tütün ürünlerinden itibaren tolerans sınırlarının üzerinde ciddi ithalat var. Türkiye'nin sanayi malı ihracatının ortalama birim fiyat değeri 1,5 dolar kilogramın üzerinde. Dış ticaret haddimiz düşüyor."
"TÜRKİYE'NİN REZERVLERİ NE DURUMDA?"
TCMB rezervlerine değindi:
"Zaman içinde değişen ülke ekonomisi şartları devalüasyonu da beraberinde getirdi. Türkiye, 1995'lerdeki haline geri dönüyor. Kısa vadede yükselen enflasyonun altından kalkma ihtimalimiz yok. Türkiye'nin riski artı, kredi notu düştü. Türkiye'ye borç vermek isteyenler daha yüksek faiz istiyor."
EKONOMİ, İÇ POLİTİKA VE DIŞ POLİTİKA...
Türkiye'nin önündeki risklere dikkat çekti:
"Ekonomi, iç politika ve dış politika olmak üzere Türkiye'nin kendi riskleri var. Öte yandan da, dünyada enerji krizi, emtia krizi, tedarik zinciri krizi (Tedarik zincirlerinin kendilerinde sıkıntı olabilir), varlık krizi, bankacılık krizi (Avrupa Birliği bankalarının Ruslara yaptırımları) ve kurumsal krizi çıkabilir. Türkiye Cumhuriyeti en fazla sığınmacı kabul eden ülke haline geldi ve Avrupa Birliği'ne üyelik için en son istenilen ülke durumundayız."
KRİZLER...
Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin, krizleri şöyle açıkladı:
-Enerji krizi: Rusya'ya yönelik yaptırımlar enerji sevkiyatı ve ilgili işlemleri kapsamasa da petrol ve doğalgaz fiyatları birçok ülkenin katlanamayacağı düzeylere geldi. Hanehalklarının enerjiye ulaşımı güçleşirken, işletmeler maliyet kıskacı ile karşı karşıya. ABD'nin baskılarına rağmen AB Rusya'dan petrol ve doğalgaz alımına devam ediyor. AB'nin doğalgazının yüzde 40'ı, petrolün de yüzde 25'i Rusya'dan geliyor. Buradan kısa vadede çıkılması zor.
-Emtia krizi: Rusya ve Ukrayna sadece enerji değil; neon gazı, nikel, paladyum, titanyum, gübre/hammaddeleri, tahıl ve yağlı tohumlar gibi birçok emtianın da üretici ve ihracatçısı. Bu hammaddeler sanayi başta olmak üzere tarım sektörünü etkileyecek.
-Gıda tedarik krizi: Dünya tahılının 102 milyon tonunu Ukrayna ve Rusya tedarik ediyor. Örneğin, Mısır buğday gereksiniminin yüzde 80'ini Ukrayna'dan sağlıyor. Sadece Mısır değil. Türkiye, Suriye, Cezayir, Tunus, Libya gibi ülkeler Rusya ve Ukrayna'da üretilen tahıl ve yağlı tohumlara ihtiyacı var. Bu ürünlerin birkaç ay içinde ekilmiş olması gerekiyor. Buğday fiyatları şimdiden yüzde 40 civarında artış göstermiş bulunuyor.
-Tedarik zincirleri krizi: Rusya'ya yönelik yaptırımlar ve güvenlik riski nedeniyle Rusya ve Ukrayna'dan mal taşımak çok zor. Büyük nakliye firmaları bu bölgeye gitmek istemiyor. Sigorta şirketleri de büyük miktarda prim talep ediyor. Dolayısıyla Covid-19 nedeniyle başlayan tedarik zincirinin kırılmasına bir de savaş eklendi.
-Varlık krizi: Bilindiği gibi yaptırımlar ülke/bireysel varlıkların dondurulmasını da içeriyor. Geçmişte örnekleri var. Bu kez de Rusya'nın başına geldi. Yaklaşık 400 milyar ABD dolarına yakın rezerv dondurulurken, bazı kişilerin de varlıkları bu kapsama dâhil edildi. SWIFT sisteminde işlem yapılamıyor. Bu, NATO dışında kalan birçok ülke açısından rahatsızlık verici... Çin, kendi parası ile ticaret yapmak istiyor. Çin'e Rusya, İran gibi ülkeler de eklenecek. Bu durum rezerv para olan ABD dolarının tahtını sarsıcı nitelikte... Diğer taraftan mülkiyet dokunulmazlığı da ortadan kalkmış görünüyor. Bu durumda birçok ülkenin alternatif ödeme sistemi, rezerv arayışı artacak. Önümüzdeki yıllar bu açıdan ABD dolarının tahtını da sarsabilir.
-Bankacılık Krizi: Rusya'ya yapılan yaptırımların ardından AB bankalarının Rusya'ya verilen kredilerden alacaklarının ne olduğu ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor. AB bankalarının bu durumda sermaye yeterliliklerinde sorun olması kaçınılmaz görünüyor. Diğer taraftan birçok Batılı şirket ve finans kuruluşunun Rusya'dan çıktığı haberleri geliyor. Oysa bu kuruluşların Rusya'ya yatırım yaparken MIGA gibi kuruluşlar tarafından sigorta yapıldığı biliniyor. Bankaların ve sigorta şirketlerinin Rusya'nın kredilerini ödememesi ve/veya Batılı yatırımcıların Rusya'dan çıkması sonucu büyük zararlar yazması kaçınılmaz hale geliyor,
-Kurumsal Kriz: Küreselleşmenin, ödeme sistemlerinin, NATO gibi kurumların yeniden sorgulanacağı bir döneme giriyoruz. Yeni ittifaklar ortada. Örneğin petrol fiyatlarını düşürmek için yapılan baskı karşısında S. Arabistan'ın petrol üretimini artırmayacağına ilişkin açıklamaları emtia bazlı informal yeni bir grubun oluştuğuna işaret ediyor.
Yazarın Diğer Yazıları
'KGF' desteği gelir mi?
21 Aralık 2024 Cumartesi, 20:38
İmalatta 153 işletme daha kapandı!
20 Aralık 2024 Cuma, 20:01
Vergi gelirleri yüzde 62,5 arttı!
19 Aralık 2024 Perşembe, 19:50
Bursa'da fiyat 26 bin 296 TL'ye yükseldi!
18 Aralık 2024 Çarşamba, 21:32
'Çin' stresi!
17 Aralık 2024 Salı, 19:08
SGK'da 17,5 milyar lira açık!
12 Aralık 2024 Perşembe, 19:30
Dolar?
11 Aralık 2024 Çarşamba, 20:51
Çarklar dönemiyor!
10 Aralık 2024 Salı, 20:35
Meslek Liselilere destek!
09 Aralık 2024 Pazartesi, 20:48
Bursa Deri OSB'de neler oluyor?
07 Aralık 2024 Cumartesi, 21:14