Binay Kazan
Nilüfer Çayı'nın S.O.S. çığlığını duyan yok mu bu kentte?
03 Aralık 2024 Salı, 11:54
Çevrenize bakıp da görüyor musunuz bilmem? Her şey ne kadar çabuk değişiyor.
Dünya da değişiyor bu her şey ile birlikte... Eskiden insanlar yaşamak için doğa ile savaşırken, şimdi doğa insanlara karşı bir yaşam mücadelesi veriyor. Artık doğayı korumak, geleceği korumakla eşdeğer bir kavram... Ama bunu insanların kabullenmesi çok zaman alacak galiba...
Yakın çevremizde; paranın yeşilini doğanın yeşiline tercih eden bunca insan varken, ülkemizdeki ve kentimizdeki çevre sorunları hiç biter mi?
Çiftçilerin tarımsal sulama da yaptığı Nilüfer Çayı'ndaki kimyasal kirlilik bir gün sona erer mi?
Nilüfer ilçesinin batısındaki konut alanlarını zaman-zaman tehdit eden koku ve kimyasal kirliliğin nedeni ortaya çıkarılabilir mi?
Arıtma tesislerinin çoğundan özelikle gece saatlerinde çevreye yayılan kokular ve gazlar yok edilebilir mi?
Hamitler Çöp Toplama Bölgesi'nden İstanbul-Bursa-İzmir Çevre yoluna kadar inen iğrenç koku kaybolur mu?
Kimyasal atıklarını derelere acımasızca salan fabrika yetkilileri suçüstü yakalanır mı?
Neredeyse bir fosseptik çukuruna dönen Marmara Denizi'ndeki musilaj önlenebilir mi?
DOĞANIN YEŞİLİ Mİ YOKSA PARANIN YEŞİLİ Mİ?
Çevre konusunda sorular/sorunlar hiç bitmiyor bu ülkede ve yaşadığımız kentte...Aslında sanayi ve çevre konusunda çok garip bir çelişki de var. İşte bu çelişkiyi ülkemizdeki birkaç sanayici ve yöneticinin davranış biçimi ile anlatmak istiyorum şimdi...
Bir tarafta Dünya Çevre Günü etkinliğinde; çevre adına ahkam kesip ah-vah diyeceksin ve artan kanser vakalarından şikayet edeceksin. Hemen öte yanda Bursa'nın akan sularına, kirli atıkları bırakanları görmeyeceksin. Sonra bu zehirli sularla; çiftçinin-köylünün tarlasını sulamasına hiç ses çıkarmayacaksın. Ve bu sularla yetişen domatesin-biberin-salatalığın-marulun insanları hasta etmesine kayıtsız kalacaksın.
Veya başında bulunduğun STK adına doğal çevreyi koruma nutukları atıp, bu konudaki basın bildirilerine imza atarken, öte yanda Bursa'nın şebeke ve yeraltı sularını azaltacak/yok edecek bir sanayi bölgesinde fabrika kurmanın sevincini yaşayacaksın.
Sonra kendi çocukların ve torunların için organik gıdalar satın alıp sevdiklerini zehirli/pestisidli ürünlerden korurken, kent insanlarının başına yıllarca bela olacak katı atık tesisleri kurulumunu doğrudan teşvik edeceksin.
İkiyüzlülük tam da bu işte...Benden sonrası tufan örneği...
Sanayi toplumu olma yolunda önemli adımlar atılan Türkiye'de; ne yazıktır ki çevre koruma konusunda kaplumbağa adımları ile gidiliyor.
Yeşil Bursa'nın grileşmesine yol açan düşünce sığlığı da, işte bu çelişkili adımlar nedeniyle oluştu. Eskiden yeşil-mavi karışımı akan derelerimiz katran karası akmaya, üstelik pis de kokmaya başladı. Nilüfer Çayı'nın kent içinden geçen bölümde (Panayır Mahallesi civarı) yılın moda rengine göre akması da bu düşünce sığlığından kaynaklanıyor.
Ama Uludağ Üniversitesi dahil...Bu konuda söyleyecek bir sözü olabilecek hiç kimsenin sesi çıkmıyor bu kentte...
Bu doğal çevre kirliliğine, yayılan kötü kokulara ve gece yarıları ortaya salınan kimyasal gazlara "DUR" diyecek bir makam yok mu koca Bursa'da..?
Biliyoruz ki; her geçen gün, her şey para ile özdeşleşmeye başladı. Paranın gücü, her şeyin önüne geçti herhalde...Bu yüzden...Paran varsa, doğayı bile kirletebiliyorsun bu ülkede ve bu şehirde...
ÇEVRECİLİK VE İKİYÜZLÜLÜK BİR ARADA OLMUYOR!
Nilüfer Çayı kenarında tarlası olan çiftçilerimiz, artık kendi ürettikleri tarım ürünlerini yemiyorlar hastalık risklerinden dolayı...Ama geçinmek için satmak zorunda kalıyorlar. Yani bir şekilde tüketiliyor bu marullar, maydanozlar, biberler, domatesler...
Ne yazık ki...Bu kentte birileri oluşacak sağlık zararını bilmeden sofralarında tüketiyor bu kirli ürünleri...Ondan sonra da...Onkoloji Hastanelerinde boş yatak kalmıyor bu ülkede...Ve yaşadığımız kentte; kanser-ülser-katarakt vakaları artıyor.
Ne yazık ki...Bile-bile lades gibi oluyor bazı şeyler...
Konunun resmi muhatabı olan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü de "çevreyi korumaktan çok" şehircilik uygulamaları yapmaya başlayınca...Tabii ki denetim, kontrol ve cezalandırma da yetersiz kalıyor ve eksik sonuçlara ulaşılıyor.
Yani...Yapanın yanına yaptığı kötülük kar kalıyor çoğunlukla...İşin net ve açık bir özeti var aslında; çevrecilik ve ikiyüzlülük bir arada olmuyor.
Tavşana kaç, tazıya tut örneği yaklaşımlarla; bu kentin akarsuları, gölleri, su kaynakları korunamıyor. Eskiden suyu içilen, ailece piknik yapılan, balık tutulan ve yüzülen Nilüfer Çayı da; bir fiziki kirliğinin dışında, düşünce sığlığı nedeniyle de bir akarsu olmaktan çıkarak atık su haline geliyor.
Dünyanın birçok kentinde; içinden nehir geçen şehirler turizmde prim üstüne prim kazanırken, bizim kentin ortasından geçen Nilüfer Çayı'nın içi gibi adı da giderek kirleniyor.
Paris, Budapeşte, Floransa, Stockholm,Venedik, Köln, Roma ve Bruge gibi kentler; içinden nehir geçtiği için yüksek turizm gelirlerine kavuşurken, bizim Nilüfer Çayı Bursa'ya gelir yerine zehir katıyor.
Yazık değil mi bu akarsuyumuza?
İşte bu nedenlerle bir kez daha soruyoruz: Nilüfer Çayı'nın S.O.S çığlığını duyan kimse yok mu bu kentte?
Yazarın Diğer Yazıları
Bursaspor'da sular durulmalıdır artık!
19 Aralık 2024 Perşembe, 12:25
"Yerli malı, yurdun malı" sadece bir slogan mıdır?
17 Aralık 2024 Salı, 11:27
Bu zorlu maça 3 puan yakışırdı ama...
14 Aralık 2024 Cumartesi, 17:55
Aile bütçenizi kemiren, vampir enerji mi yoksa?
12 Aralık 2024 Perşembe, 11:08
En güzel günlerimiz; henüz yaşamadıklarımız mıdır?
10 Aralık 2024 Salı, 10:52
Tecrübe konuştu, Bursaspor coştu!
08 Aralık 2024 Pazar, 17:02
Gerçek bir profesyonel: Bulutlu havayı da sever!
05 Aralık 2024 Perşembe, 12:10
Başın öne eğilmesin timsah!
05 Aralık 2024 Perşembe, 00:20
Bursaspor şapkadan tavşan çıkardı!
01 Aralık 2024 Pazar, 19:23
Kırmızı halıda ödül almanın bir bedeli mi var?
28 Kasım 2024 Perşembe, 10:15