Bursa'nın sinir sınavı!

Sabah evden çıkılıyor... Ve sürücüler de toplu taşımayı kullananlar da aynı duada buluşuyor: 'Yollar açık olsun.'

Ama nafile;  çok gitmeden tıkanıklık yaşanıyor, dakikalar saatlere dönüşüyor, sabır testi başlıyor.

Şehirde bir yerden bir yere gitmek artık sadece yolculuk değil,  sinir ve psikolojinin de sınandığı bir mücadele.  Derin nefes alma, içinden 10'a kadar sayma, camı açıp dışarıyı izleme...

Biraz sayı vereceğim ama sakın 'Hani ekonomik kriz vardı, bu araçlar ne?' diye sormayın. Konu o değil.

Verilere göre, Bursa'da trafiğe kayıtlı toplam araç sayısı 1 milyon 303 bin 996'a ulaştı.  Nüfus ise 3 milyon 238 bin 618. Yani her 2,5 kişiden biri yollarda... 

Hayatın akışında olan diğerleri de toplu taşıma aracında ayakta. Durakta bekleyenler de  "Acaba yürüyerek daha mı hızlı giderdim?" diye içinden geçiriyor.

Navigasyon uygulamaları da artık sadece yol göstermiyor, gerçeği tokat gibi yüzümüze çarpıyor.  "Mesafe 12 kilometre. Tahmini varış süresi: 1 saat 3 dakika" Hele bir de yağmur yağarsa...

Sabah 7, öğlen 2, akşam 9, gece 12 fark etmiyor.

Bursa'nın yolları, günün her anında adeta bir araç denizine dönüşüyor. Eskiden 'mesai saati trafiği' dediğimiz bu çilenin adı,  artık 'her saat trafiği' olarak karşımıza çıkıyor.

Bu düğümün sebebi sadece araç sayısındaki artış değil tabi ki. Kural tanımaz sürücülerin hiç mi suçu yok?

Emniyet şeridini geçiş hakkı sananlar, kaynak yaparak 10 dakikasını kurtarıp yüzlerce sürücünün hakkına girenler, şeritten şeride atlayanlar, araçlar arasında slalom yapa yapa giden motosikletliler, trafik ışıklarını süs, sinyali lüzumsuz görenler, magandalar... Saydıkça insanın siniri bozuluyor.

Bir de yaya geçitleri var ki... Aman ha! Duracak diye sakın yola atlamayın.

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği'nin (TMMOB) Ulaşım Çalıştayları ve Kent İçi Ulaşım Raporları'nda, trafik kültürünün ve toplu taşıma alışkanlıklarının geliştirilmesi, trafik eğitimlerinin sadece okul çağında değil, yaşam boyu devam etmesi, sosyal, kültürel ve psikolojik boyutlarının da dikkate alınması gerektiği vurgulanıyor.

Yani asfalt dökmek, kavşak genişletmek, köprüler açmak elbette önemli ama tek başına yetmiyor.

***

Trafiğe nefes aldırmak için Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin yaptığı bazı düzenlemeler var: Yeni kavşak projeleri, bölünmüş yol hamleleri, otopark alanları... Ama bu adımlar, araç sayısındaki artış hızına yetişemiyor. Meseleye trafikteki kültürsüzlük de eklenince...

Bursa gibi hızlı büyüyen ve göç alan bir şehirde, belediyenin daha cesur adımlar atması şart.

Toplu ulaşımı gerçekten cazip hale getirmeli, bisiklet yollarını ulaşımın bir parçası yapmalı, otopark sorununa kalıcı çözümler üretmeli ve en önemlisi, trafik kültürünü geliştirecek kampanyalar hazırlamalı.

Denetim şart, caydırıcılık şart!

Ama iş sadece belediyeye düşmüyor. Bursa Emniyeti'nin de bu soruna karşı önemli bir rolü var. Çünkü kural tanımayan sürücüyü frenleyecek, kaynakçıları, emniyet şeridi işgalcilerini hizaya getirecek, denetleyecek olan onlar.  

Trafik polisinin sahada daha görünür hale gelmesi, kuralsızlığın tavan yaptığı bölgelerde heybetini göstermesi, yapılan denetimlerin sonuçlarının da halka duyurulması gerekiyor. 

Böylece herkes, kuralsızlığın "kurnazlık" değil, bir bedel olduğunu öğrenir.

***

Sözün özü:

Sorunun sadece yol genişletmekle de aşılamayacağını görmek gerek. Bursa trafiği ne kadar karmaşık ve sabır sınayan bir hal alsa da çözüm medeni, kurallara uyan sürücü, cazip, yaygın toplu taşıma, akıllı şehir uygulamaları ve projelerin hızla tamamlanmasından geçiyor. Olursa ne âlâ, olmazsa...

Biz yine aynı duayı edeceğiz: "Yollar açık olsun."

Ha bir de barajlarımız dolsun...