Küçük ada ülkelerini temsil eden bir danışman, COP29'da, finansman konusundaki müzakerelerin vardığı noktadan yakındı.
İklim krizi ve deniz seviyesinin yükselmesinden en çok etkilenen küçük ada ülkelerine danışmanlık yapan Michai Robertson, gelişmiş ülkelerin yardım etmek için daha büyük bir taahhütte bulunmaya isteksiz görünmelerinden duyduğu hayal kırıklığını dile getirdi.
Robertson, "Genel olarak herkes finans alanında en iyi sonucu elde etmek için kendini konumlandırmaya çalışıyor" dedi ve uyum ve şeffaflık gibi alanlarda bazı ülkelerin misilleme amaçlı müzakere taktikleri kullandığını öne sürdü.
Görüşmeleri denetleyen BM İklim Şefi de bir önceki gün, böyle bir uçurumun kenarında yürümenin anlaşmayı tamamenbaltalayabileceği uyarısında bulunarak bu noktaya değinmişti.
Küçük Adalar Devletleri İttifakı'nın (AOSIS) finans konusundaki kıdemli danışmanı, Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de düzenlenen COP29 iklim zirvesi sırasında gazetecilere konuştu.
AOSIS, gelişmiş ekonomiler tarafından ödenen mevcut yıllık 100 milyar doların (3,45 trilyon Türk Lirası) yerini alacak olan ve yeni kolektif sayısallaştırılmış hedef (NCQG) olarak adlandırılan, gelişmekte olan ülkeler için yeni iklim finansmanı hedefi üzerinde hükümetler pazarlık yaparken pozisyon almak için itişip kakışan gruplardan sadece biri.
Robertson'a iklim değişikliğinin halihazırda hissedilen etkileri sorulduğunda "Kendimizi kaderimize terk edilmiş hissediyoruz" dedi.
"Ve tüm gelişmiş ülkeler bu hedefin kapsamına, bu kayıp ve zararı karşılayacak finansmanı dahil edemeyeceğimizi söylüyorlar" dedi. "Bu yutulması gerçekten zor bir hap."
Gelişmekte olan ülkeler, iki yıl önce Mısır'daki COP27'de kurulan mevcut bir 'kayıp ve zarar' fonunun trilyon dolarlık bir NCQG'ye dahil edilmesini istiyor.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres geçen hafta sanayileşmiş ülkeler tarafından şimdiye kadar taahhüt edilen 700 milyon doları (24,1 milyar Türk Lirası), "kabaca dünyanın en çok kazanan 10 futbolcusunun yıllık maaşı kadar" diye tanımlamıştı.
Robertson ayrıca, zengin ülkelerin veya şirketlerin emisyonları azaltmaları için başkalarına para ödeyebileceği ve daha sonra bunu küresel çabaya yaptıkları katkının bir parçası olarak sayabileceği piyasa tabanlı bir karbon kredisi ihtimaline de şüpheyle yaklaştı.
Küresel ısınmayı durdurmaya yönelik 2015 Paris Anlaşması böyle bir sistemin kurulmasını öngörüyor.
Hükümetler, Azerbaycan geçen hafta BM tarafından denetlenen küresel bir pazar için temel kurallar konusunda bir anlaşmaya vararak diplomatik bir zafer kazanana kadar, bunun nasıl çalışması gerektiği konusunda neredeyse 10 yıldır anlaşmazlık içindeydiler.
"Bu sadece bir adım, iklim eylemlerinin ele alınmasında destek sağlanması değil," dedi Michai.
Günün sonunda, krediyi satan ülkenin emisyonları daha da azaltmak ve kendi yükümlülüklerini yerine getirmek için hala paraya ihtiyacı olacak.
Michai, "Bu tür şeyler esasen gelişmekte olan ülkeye fayda sağlamıyor" diye ekledi.
Dünya, 2024.11.20 09:30