Ciğerlerimizi yakmayın!

Çok kez söylendi.

Yazıldı, çizildi.

Yayınlar yapıldı.

Söylenmeye de yazılmaya ve çizilmeye de yayınlar yapılmaya da devam edilmesi gerekiyor anlaşılan.

Hem de yılmadan.

Eğitim hayatımıza da yansıtmalıyız; evde çocuklarımıza da aşılamalıyız.

Bayrağımız gibi hassas davranmamız gerektiğini benimsetmeliyiz. 

Bu konu inanın çok önemli.

Başlıkta çok net bir ifade kullandık aslında.

"Ciğerlerimizi yakmayın" dedik.

"Geleceğimizi ateşe atmayın" diyoruz.

Bu çağrıyı da sıkça tekrarlamalıyız.

Her platformda...

Ama bu günlerde daha çok dillendirmeliyiz.

Havaların ısınmasıyla birlikte orman yangınlarıyla ilgili risk daha da artıyor doğal olarak. 

İnanın küçük bir dikkatsizlik; küçük bir ihmal ve boşvermişlik; paha biçilmez yıkımlara yol açmakta.

Onlarca yılımızı heba etmekte.

Ormanlarla ilgili riskli günlere girerken ne yazık ki, yangın haberleri duyulmaya başlandı.

Ve yeniden bu konuda korkulu rüyalar görmeye başladık.

Devletimiz kurumlarıyla birlikte önlem almaya çalışsa da yangın söndürme ekipmanlarıyla hazır beklese de asıl yapılması gereken konu önlemek.

Yani yangının çıkmasına sebep olmamak.

Yangın söndürme kadar önleyici önlemlere ve vatandaşa düşen görevlere de odaklanılması gerekmekte. 

Bursa, Balıkesir, Çanakkale ve Ege ile Akdeniz bölgelerinde yakın zamanda çıkan yangınlar bize ders vermiş olmalı. 

Orman Bakanlığı ekipleri çok iyi organize olmuş durumda.

Ancak farkındalık oluşturmak için bakanlık taşra teşkilatlarıyla büyükşehir belediyelerine de görevler düşmekte. 

Benzer şekilde Milli Eğitim Bakanlığı ile sivil toplum kuruluşları ve medyaya da.

Sözün özü ciğerlerimiz yanmasın.

Ve yangınlar çıkmadan önlem alalım. 

Bu bir vatandaşlık görevidir.