Engin Aksöz
engin.aksoz@bursadabugun.com

Tofaş'ta hal ve gidiş!

17 Mart 2022 Perşembe, 17:32

41 sayı farkla deplasmanda kazanılmış ilk maçın rövanşında bu kadar kötü bir oyun sergilensin hayret bir şey!..

Ne yalan söyleyeyim ben de beklemiyordum; tribündeki 'nev-i şahsına münhasır' seyirci de!..

'Vurur geçer' sanıyorduk Tofaş'ı.

Parkeye çıkınca tam tersine oldu.

Berbat bir hücum temposu ile, tel tel dökülen bir savunma.

Böyle olmamalı Tofaş; ne bu maçta, ne de sonrakilerde...

Çünkü gücü de var bu kadronun, potansiyeli de.

Rakibi mi küçümsediler yoksa 'adam sende; kim ki bunlar' diye hafife mi aldılar o kadarını bilemeyeceğim artık.

Biraz ağır kaçacak belki ama kusuruma bakmasınlar; kötünün de kötüsüydü o akşam; kaybedeceği bir şey kalmayan Treviso önünde uzatmaya taşıdığı maçı biraz da şansının yardımıyla kazanarak seyircisi önünde rezil olmaktan kurtuldu.

Treviso denilince; hele hele Benetton sponsorluğundaki Treviso; tüylerim diken diken olur hep; basketbol severlerin de ayağa kalkarak selam durması gerekir.

Şampiyonluklarla anılırdı bir zamanlar bu kulüp.  Birbirinden ünlü yıldızların ayrı çatı altında toplandığı bir basketbol mabedi gibiydi.

Kimler mi ?

Marcus Brown (Efes'te de oynamıştı) Sırp pivot Zeljko Rebraca, Orlando Woolridge, Riccardo Pittis, Davide Bonaro.

Ya karizmanın ilahı Hırvat basketbol efsanesi Tony Kukoclu kadrosu...

O kadar etkili ve kusursuz bir power forvetti ki Kukoc anlatamam, anlatılamaz.

Bizim Mehmet Okur'un bir model üstünde ve kuşkusuz daha iyisi.

NBA'ye Chicago Bulls'a transfer olunca Michael Jordan ve Scottie Pippenle kadro ile birlikte ligi sallayıp, üstü üste 3 şampiyonluk kazanmışlardı.

Başlarında da coach Phil Jackson; bakın şimdi ağlayabilirim 'ne günlerdi o günler diyerek.

Neyse o Kukoclu ekip; 1992 sezonunda İtalya Ligi şampiyonluğunu süpürerek kazanmıştı.  

Şimdi yazacağım ismi; yaşça kıdemi olanlar iyi anımsayacaktır.

Makedon point guard Petar Naumoski'yi yani.

Anadolu Efes, Efes Pilsen iken Koraç Kupası'nı kazanan kadronun saha içindeki maestrosu gibiydi Naumoski.

İşte o Naumoski;  Benetton Treviso'da oynarken Orlando Woolridge ile birlikte Saporta Kupası'nı da havaya kaldırmıştı.

Ve bu efsane yuvanın bir başka misafiri de, yine başka Efesli coach Davit Blatt olmuştu.

Geleceğin oyun kurucusu olacak denilse de; kendini aşamadığı için yerinde sayarak kaybolup giden Efesli Engin Atsür'ün de yolunun kesiştiği takımdı. Hatta Oktay Mahmudi'ye bile Efes'ten kopunca kapılarını açmıştı.

Treviso üzerinden bir ikinci yazı daha yazmış oldum sizlere; görüyorsunuz değil mi Tofaş o akşam nasıl farklı ve karizmatik bir takımla oynamış; bilginiz olsun istedim.

Neden anlattım şimdi bunları sizlere; ev sahipliğini yaptığı 5334 kişilik Palaverde Salonu'nda yıllarda İtalya Ligi ile Avrupa'yı titretmiş o günkü Treviso'nun bugünkü Treviso ile zerre ilgisi kalmamış, nostalji yapmak her zaman iyidir.

An itibariyle İtalyan'ı ile yabancısı ile orta hallice bir kadroları var ki; o eskiler izleyecek olsalar; 'ismimiz ayaklar altında, hiç yakışmıyorsunuz' diye rest çekerek sırtlarını dönerlerdi.

İşte bu sırt dönülecek Treviso'nun bugünü önünde; kendisine hiç yakışmayan bir formatta ve çok zorlanarak metazori kazanınca Tofaş; biraz da ironi üzerinden eleştirmek istedim kendilerini.

Hem de işte bu Treviso 90'larda, 2000'lerde neymiş anılarınızı tazelemek istedim.

Tutup da teknik detayına girmeyeceğim;

Uzunu, kısası, yerlisi, yabancısı ile tanınmayacak derecede kötü bir günündeydi Tofaş.

Sözde kazandılar açıkçası...

Maça gelmiş o bir avuç seyircisi de sanırım fıtık olarak ve hiç sevinemeden dönmüştür evlerine.

Zaten ne zamandır içeride dışarıda genel bir durgunluk içinde görünüyor takım.

Aldıkları süreleri beğenmeyen bazı oyuncuların kenarda otururken yüz ifadelerinden memnuniyetsizliklerini anlamak ise hiç zor değil.

Siz bir şeyler yapmak için çabalamazsanız Ahmet Çakı ne yapsın peki?

Sopayla  adam edecek hali yok ki...

Formsuz olduğu halde oynatılmaya devam edenlerin tafrasını çekmesin derim, gereği neyse yerine getirilsin.

Örneğin Kasey Shepherd'in iyi oynadığı çok az maçı oldu Tofaş formasıyla. Bu maçta hafif sakatlığı bulunsa da mazeret sayılamaz.

Sakatlıkları sonrası Berk Uğurlu ile Pako Cruz henüz tam kendilerine gelememişler. İkisi de ritmini bulamadı Trevosa'ya karşı.

Kısa rotasyonda Tyler Ennis  bu maçta çok lazımdı, ancak uzatmalarda kendini gösterebildi.

Toplam 4 kısa bir türlü maçın içine girip, çekip çeviremeyince Tofaş adeta el frenini çekmiş kadar oldu.

Şut sokamadılar, oyun kuramadılar, savunma yapamadılar, velhasıl organize olamayınca; eski günlerini mumla arayan İtalya takımına altın tepsi içinde ' gel kardeşim sen bu maçı kazan' dedilerse de; onların da sonunu oynamaya güçleri yetmedi.

Kimler mi iyiydi peki?

Uzun rotasyonda blok tehdidi ve ribaunt performansına orta mesafeli şutlarını da ekleyerek 'bari ben direneyim de ayıp olmasın' diyen Jeremy Simmons ile bizim çocuk Yiğit Arslan.

Tomislav Zubcic ise bu takımın extrası.

İstediği kadar kötü başlayıp devam etsin; bir yerden sonra çıkış noktası bularak maça damgasını vurmayı başarıyor. 17 sayı, 5 ribauntluk katkısı 'Zubcic farkı' olarak hatırlanacaktır bu maç adına.

Treviso'nun çember altından kalıplı ama hantal uzunlarından fazla sayıda skor çıkarması dikkat çekiciydi. Dışarıdan da Giordano Bortolani ile Michal Sokolowski 18'er sayı ile takımları adına oyunu forse ettiler.

Daha bitmedi...

Benden başka gündeme getiren olmadığı için yinelemekte yarar görüyorum.

Tofaş'ın seyircisi var belki ama maalesef taraftarı yok!..

Bu sorun giderilmeden imkanı yok daha fazlasını yapamazlar.

 Ailece geliyor seyircisi maçlara ki çok güzel bir sosyalleşme; kardeş, anne, baba, sevgilisi ya da kız arkadaşı ile birlikte.

Bir bölümü beleşçiler tayfası, parkede ne olup bitiyor zerre alakaları yok!..

Son tahlilde eski yeni sporcularla, tamamen nötr olanlar!..

Çıtları çıkmıyor maç oynanırken, sonlara doğru işler zora girerse biraz biraz 'Tofaş' sesleri.

Orada da bizim çocuk Yiğit Arslan'ın elleriyle 'haydi bağırın artık' isyanı olmasa tiyatro, sinema havasında bitecek maçlar.

Bursaspor doğmadan önce Bursasporluların hepsi, özellikle Teksas Tribünü Tofaş'ı tutardı.

Hem de ne tutmak ne bağırmak; kulaklarımızı tıkardık emektar Atatürk Spor Salonu'nda;

Şimdi artık onların bir takımı oldu. Dolayısıyla Tofaş'da gündemlerinden kalktı.

Bursaspor'un iç saha maçları bir şölen havasında oynanıyor. Öyle bir destek veriyorlar ki; ölüyü diriltirler.

İddia ediyorum; desibel kontrolü yapılabilse basketbol literatüre geçer taraftarı.

Onun için diyorum ki; maça geliyorsanız hakkını vereceksiniz kardeşim.

Vazodaki süs bitkileri gibisiniz; bağırın biraz !.

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Alperen Şengün All Star'a göz kırpıyor
20 Aralık 2024 Cuma, 16:51

La la la, lay lay lom; Pablo Martin Batalla
19 Aralık 2024 Perşembe, 16:45

Sadece futbolcuları değil; yüzücülerimizi de sevin...
18 Aralık 2024 Çarşamba, 17:23

Meslek yaşamımın en zor yazısı bu yazı oldu...
17 Aralık 2024 Salı, 14:37

KSK'yı yenememek içimde ukde kaldı
16 Aralık 2024 Pazartesi, 17:20

Oscar ödülleri öncesi son tahminler
13 Aralık 2024 Cuma, 16:47

Karşıyaka seyircisi Bursa'ya gelsin mi, gelmesin mi?
12 Aralık 2024 Perşembe, 17:11

Bu TOFAŞ'ta 1999/2000'li yılların kokusu var!
10 Aralık 2024 Salı, 17:41

Serhat Kavut'tan Dusan Alimpijevic'e uygulamalı coaching dersi..
09 Aralık 2024 Pazartesi, 17:07

Federasyon başkanı kiminle dans ediyor?
06 Aralık 2024 Cuma, 17:15

Tüm Yazılar