Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklık, Türkiye'nin su kaynaklarını tüketiyor. Ülke genelinde 240 Gölün 186'sı kururken, en vahim tablo ise "Göller Yöresi"nde yaşanıyor. Yaşanan kuraklık, "ekolojik yıkım" olarak tanımlarken, en büyük sorun ise tarımsal faaliyetlere bağlı vahşi sulama ve kaçak sondajlar...
Küresel iklim değişikliğine bağlı kuraklığın pençesindeki Türkiye'de su kaynakları hızla tükeniyor. Sonbahar yağışlarının bir türlü gerçekleşmemesi nedeniyle göller adeta can çekişiyor. Son 30 yılda ülke genelindeki 240 gölün 186'sı kururken, en büyük sıkıntı ise Akdeniz, İç Anadolu, Ege ve Marmara havzasında yaşanıyor. Burdur Gölü ana havzası ile alt havzalarındaki 5 gölün alanı, son 36 yılda toplamda yüzde 51,1 azalırken; Eğirdir Gölü'nden yansıyan son görüntüler ise yaşanan vehamete ışık tutuyor. Uzmanlar, beklenen yağışların gelmemesi durumunda Kasım ayından itibaren bazı göllerin tamamen kuruyup bataklığa dönüşeceğini belirtirken, tarımsal faaliyetlere bağlı vahşi sulama yöntemleri ile kaçak sondajların sona erdirilmesi gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Göller yöresindeki tablo yaşanan kuraklık ve su kıtlığının en çarpıcı örneği durumunda. Dursun Yıldız ise ""Ereğli ve Hotamış Sazlıkları, Seyfe, Tersakan ve Eşmekaya'nın yanı sıra Akşehir, Acıgöl, Beyşehir, Göl Marmara, Meke, Yarışlı gölleri de büyük oranda kurumuş halde. Burdur, Eber, Eğirdir, Seydişehir, göllerinde ise su seviyesi düşmüş, kıyılardan çekilmiş durumda" diyor.
EKOLOJİK YIKIMTürkiye Tabiatını Koruma Derneği Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, her fırsatta başta Eğirdir Gölü olmak üzere kaynaklardaki tükenişin ekolojik yıkıma yol açacağını söylerken, "Son dönemde Burdur Göller yöresindeki durum endişe verici. Sadece Burdur Gölü son 40 yıl içerisinde 230 km²'den, 90 km²'ye düştü" dedi.
SU KALİTESİ BOZULDUSu yönetimimizde radikal bir düşünce değişikliğine ihtiyaç olduğunu dile getiren DSİ eski yöneticisi Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız ise "Tüm sektörlerde su kullanım alışkanlıklarımız da değişmeli. Aksi takdirde çok etkili bölgesel kuraklıklar ve su ve gıda güvencesi sorunları yaşarız. Kuruyan göllerde biyo çeşitlilik çok büyük oranda zarar gördü. Çünkü gölde yaşayan bitki ve hayvan türleri, balıklar, amfibiler, su bitkileri, planktonlar gibi canlı organizmaların, kuş türleri ve endemik bitkilerin yaşam alanı ortadan kalkıyor. Su seviyesinin düşmesiyle su kalitesi de bozuluyor" diye konuştu.
GÖLLER BÖLGESİ KURUDUNehir havzaları ölçeğinde ekosistem tabanlı entegre bir yönetim anlayışına ihtiyaç olduğunu da dile getiren Yıldız, şu uyarıları sıraladı: "Nehir havzasında birbirini etkileyen birçok konuyu çoklu disiplinli bir anlayışla ele alıp çözmeliyiz. Tüm sektörlerde su kullanım alışkanlıklarımız da değişmeli. Aksi takdirde çok etkili bölgesel kuraklıklar ve su ve gıda güvencesi sorunları yaşarız. Göller Bölgesi'nin yanı sıra Mogan Gölü, Manyas Gölü, Tuz Gölü ve Sapanca Gölü'nde de su miktarı gün geçtikçe azalıyor. Türkiye'nin en büyük gölü olan Van Gölü'nde ise kirlilik sorunu yaşanıyor."
Küresel Su Ekonomisi Komisyonu tarafından yayımlanan raporda ise "Derinleşen su krizi nedeniyle 2050'ye kadar dünya gıda üretiminin yarısından fazlası risk altında olacak. Yer altı sularının kaybı nedeniyle birçok şehir çökme tehlikesiyle karşı karşıya" görüşleri sıralandı.
RAPORLAR NE DİYOR?Öte yandan Su Politikaları Derneği tarafından hazırlanan "Doğal Göller ve Sulak Alanlardaki Su Yönetimi Sorunlarımız ve Çözüm Önerileri" başlıklı raporda ise Türkiye'deki göllerin durumu için, "Ülkemizdeki doğal göller ve sulak alanlarda karşılaşılan başlıca problemler su miktarındaki azalmalar, biyolojik çeşitliliklerin tehdit altında olması ve su kalitesindeki bozulmalardır. Tescilli olarak 76 adet sulak alan bulunmasına rağmen sadece 24'ünün sulak alan su yönetim planı mevcuttur. Diğer sulak alanların su yönetim planları havza su yönetim plan hazırlıkları ile koordineli bir şekilde tamamlanmasına ihtiyaç vardır" deniliyor.
Yaşam, 2024.11.18 09:32