Babası Hafız Halit Paşa ile beraber 12 yaşında asker kamuflajını giyerek Milli Mücadele'ye katılan ve kendisine onbaşı ünvanı verilen Nezahat Baysel, vefatının 31. yılında kahramanlıklarıyla anılıyor.
Osmanlı Devleti'nin son dönemi ile Milli Mücadele'de birçok kadın cephe ve cephe gerisinde vatan savunması için mücadele etmiş, birçoğu eşlerinden sonra evlatlarını da şehit vermişti. Bunlar arasında Şerife Bacı, Kara Fatma, Halime Çavuş ve daha niceleri Kurtuluş Savaşı'nın kadın kahramanları arasında yer aldı.
Dönemin zor şartlarında istisnai kahramanlardan biri de henüz çocuk yaşında cephede savaşan Nezahat Onbaşı oldu.
AA muhabirinin kaynaklardan derlediği bilgiye göre 1908'de İskeçe'de doğan Nezahat Baysel, henüz 9 yaşlarında annesi Hadiye Hanım'ı veremden kaybetti.
70. Alay Komutanı Albay Hafız Halit Bey, işgal altındaki İstanbul'da kızı Nezahat'ı bırakacak kimsesi olmadığı için yanından ayırmadı.
Çanakkale Savaşı sonrası alayın talimlerine katılan Baysal, ata binmeyi ve silah kullanmayı öğrendi. Küçük Nezahat 12 yaşına geldiğinde Milli Mücadele'nin de başlamasıyla babasıyla cephelere gitti. İlk asker kamuflajını ise 1920'de giydi. Üç yıl boyunca, babasının katıldığı her muharebeye katıldı, 70. Alay'ın simgesi haline geldi.
Geyve Savaşı, Konya İsyanı, Birinci ve İkinci İnönü Savaşları ile Sakarya ve Gediz muhaberelerine katılarak cesaretle büyük cephelerde savaştı.
Gediz Muharebesi kaybedilse de 70. Alay başarılı oldu ve düşman askerlerinin Anadolu'nun içlerine sızması geciktirildi. Baysel'e 11. Tümen Komutanı Derviş Ahmet Paşa tarafından resmi "onbaşılık" rütbesi verildi.
Bu küçük kahraman Mustafa Kemal Paşa ve İsmet Paşa'nın da dikkatini çekti. Bir teftiş sırasında Mustafa Kemal Paşa, küçük Nezahat'ı yanına çağırarak bu yaşta ne yapabileceğini sorduğunda "Ben silah atabilirim. Atım ve silahım var. Acemi eratla talim terbiye gördüm. Askerin kalesiyim, ben dönmeden askerler dönmez." cevabını verdi. Mustafa Kemal Paşa, küçük Nezahat'ın cesur tavrını takdir ederek başını okşayıp ona "aferin" dedi.
Hatta Meclis'te kendisine "İstiklal Madalyası" verilmesi teklifi kabul edildi.
Verilen teklifte şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi Riyaset-i Celilesine; muhtelif harp cephelerinde bilhassa Gediz ve İnönü Meydan muhaberelerinde bilfiil müsademata iştirak ve her an efrat ve hatta zabıtani teşci eden 70. Alay Kumandanı Hafız Halit Bey'in kerimesi 12 yaşlarındaki Nezahat Hanım'a İstiklal Madalyası'nın itasını teklif ve teklif-i vakıın Heyet-i Umumiye'nin tasdikine arz edilmesini rica ederim."
Ancak bu teklif Meclis'ten geçmesine karşın arşivin tozlu raflarında unutuldu.
Nezahat Baysel, savaşın sona ermesinin ardından önce Bursa Amerikan Kız Koleji'nde, daha sonra Kumkapı'da açılan Fransız Jeanne D'Arc Enstitüsünde öğrenim gördü.
Nezahat Onbaşı, 1931'de İstiklal Madalyası sahibi genç bir asker olan Yüzbaşı Mehmet Rıfat Bey ile evlendi. Çift, Soyadı Kanunu çıktığında "Baysel" soyadını aldı ve iki kız çocuğu sahibi oldu. Baysel, hayatını subay eşinin görev yaptığı Tokat, Amasya, Bursa, Ankara ve İstanbul'da sürdürdü.
Madalyanın kendisine verilmemesi Baysel'i üzerken, yıllar sonra Atatürk'ün verdiği davette eşi Rıfat Bey ile konuşup salondaki herkesin Kurtuluş Savaşı kahramanı nedeniyle madalya konusunu dile getirmenin ayıp olacağına karar verdi.
Daha sonra, İnönü ve Menderes dönemlerinde de İstiklal Madalyası konusu gündeme getirilse de yine sonuçsuz kaldı.
Baysel'e dönemin TBMM Başkanı Necmettin Karaduman tarafından 1986 yılında 78 yaşında iken Dolmabahçe Sarayı'nda şükran plaketi verildi. Baysel, 24 Eylül 1993'te hayata gözlerini yumarken Karacaahmet Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından merhum Nezahat Onbaşı'nın İstiklal Madalyası meclis kararından 92 yıl sonra 2013 yılında torunu Gizem Ünaldı'ya verildi.
Kaynak: AA
Güncel, 2024.09.24 11:34