Bursa'nın tarihi izlerini taşıyan sokaklar!

İşte Bursa'da ki hazinelerle dolu liste...
İvazpaşa Türbesi II. Murad'ın veziri, Yeşil Camii ve Yeşil Türbe'nin mimarı, aynı zamanda birçok vakıf sahibi, hayırsever bir şahsiyet olan Hacı İvaz Paşa'nın aile kabristanı olarak oluşmuş bir haziredir. Bu hazire alanı içerisinde 1428 yılında yaşamını yitiren Hacı İvaz Paşa'nın mezarı, yanları açık bir türbe olup üzeri kubbe ile örtülüdür. Hacı İvaz Paşa'nın mezar taşı, rumi motiflerle süslenmiş olup dört satırlık yazısının Türkçesi şöyledir: "İnsan türünün özü, bereketler babası, iyilikler kaynağı İvaz oğlu büyük vezir Ahî Bâyezid oğlu İvaz Paşa (makamları güzel) dokuz zilkade sene 832 H. (1428)." Yanında da Hacı İvaz Paşa'nın oğlu Ahi/Atai Çelebi'nin mezarı vardır. Diğer bir mezarda İvaz Paşa mütevellisi Osman Efendi (1287 H. 1870) yatmaktadır. Hazirede başka mezarlar da bulunmaktadır. Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin "Tarihi Mezar ve Hazirelerin Onarımı" projesi kapsamında 2013 yılında onarım görmüştür.
Mecidiye Cami Pınarbaşı mezarlığının üzerinde yer alan bu cami, 1905 -1907 yıllarında Kırım'dan göç edip Bursa'ya yerleşen göçmenler tarafından yapılmıştır. 5,70 X8,10 metre iç ölçülerinde olan caminin üzeri ahşap çatı ile örtülüdür. Basit bir tarzda yapılmış olan cami halen sağlam olup ibadete açık durumdadır.
Şeyh Konevi Cami Camiyi, Konyalı Hacı Sinan yaptırdığı için "Konyalı" anlamına gelen Konevi ismi verilmiştir. Caminin ön kısmında bulunan yeni kitabede, 1537 yılında yapıldığı yazılmaktadır. 7,00 x 7,00 metre ebatlarında kare planlı olan caminin girişinde 3,40 metre derinliğinde son cemaat yeri bulunmaktadır. Asıl ibadet yerini örten kubbe, ahşap tavanla sonradan kapanmıştır. Duvarları iki sıra tuğla ve iki sıra moloz taşı ile örülmüştür. Ön tarafı sıvalı olan yapıya sonradan ilave yapılarak tarihi dokusu bozulmuştur. Doğusunda bulunan minare, tuğla gövdeli, tek şerefeli ve sivri külahlıdır. Minareye asıl ibadet mekanının doğusundaki bir kapıdan çıkılmaktadır. Taş ve tuğla malzeme ile örülen sekizgen kaideli silindirik tuğla gövdeli minarenin şerefe altı beş sıra kirpi saçak dizilidir.
Seyyid Nasır Türbesi Türbe, 15. yüzyıl'da inşa edilmiştir. Seyyid Nasır 14. yüzyıl'da Buhara'dan Bursa'ya gelen ilk alperenlerdendir. Bursa'nın fethine katılmış olan Seyyid Nasır, Sultan II. Murad döneminde yaşamış, 1451 yılında Bursa'da yaşamını yitirmiştir. Bursa tüccarlarından Hoca Şahabeddin, Seyyid Nâsır'ın vefatından sonra onun adına 1453'te burada bir tekke yaptırmıştır. 1893 yılında Sultan Abdülhamid, Seyyid Nâsır Türbesi ve Tekkesi'nin onarımını yaptırmıştır. Duvarları moloz taşıyla örülü ahşap çatılı türbenin son restorasyonu 2009 yılında Osmangazi Belediyesi tarafından yaptırılmıştır.
Hıdırlık Cami Pınarbaşı semtinde bulunan camiyi birinci Murad'ın kızı Nilüfer Hatun yaptırmıştır. Kare planlı küçük bir yapı olan caminin minberi ve minaresi yoktur.
Abdal Murad Türbesi Abdal islam tasavvufunda bir mertebedir ve yaygın olarak kolonizatör dervişler için kullanılır. Güldeste sahibi Belîğ'e göre Abdal Murad, Bursa'nın fethinden önce Buhara'dan Bursa'ya gelen kırk abdaldan biridir. Bursa'nın fethinde (1326) Orhan Gazi'ye yardım etmiş, fetihten sonra vefat edince bugünkü türbesinin bulunduğu yere defnedilmiştir. Menkıbelere konu olan kocaman kılıcı ile yılan şeklindeki tunç topuzunun XVII. yüzyılda türbede bulunduğu söylenmekte ise de XIX. yüzyılın sonlarında bunların ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Avrupalı seyyahlara dayanarak bilgi veren Hasluck ile Belîğ'in ve Evliya Çelebi'nin kılıçla ilgili rivayetleri farklıdır. Evliya Çelebi, Abdal Murad adına Orhan Gazi tarafından yaptırılan tekkeye yine Orhan Gazi'nin binden fazla bakır kapkacak vakfettiğini, çevresinin bir mesire yeri olduğunu anlatırken, tekkenin o devirde Bektaşîler'in elinde bulunduğunu söyler. Âşıkpaşazâde ile Şekāik Tercümesi'nde farklı bilgiler bulunmakla birlikte, gerek bunlarda, gerekse Âlî ve Hoca Sâdeddin'de Abdal Murad'ın Hacı Bektâş-ı Velî ile olan münasebetine dair bir işaret yoktur. XX. yüzyılın başlarına kadar Bektaşî tekkesi olarak varlığını sürdüren Abdal Murad Tekkesi, XVII. yüzyılın ikinci yarısından önce Bektaşîler'in eline geçmiş olmalıdır. Türbe ve zâviyenin, Alacahırka semtinin yukarısında bulunan kireç ocağının üst tarafında bugün yalnızca kalıntıları vardır.
Aydede Kabri Fatih'in vezirlerinden Zağnos Mehmed Paşa'nın oğlu Hamza Bey'e ait olan kabir, mezar taşındaki günümüze ulaşmayan hilal nedeniyle halk tarafından "Aydede" olarak adlandırılmıştır. Camisinin haziresinde kime ait olduğu bilinmeyen mezarlar bulunmaktadır.
Üftade Tekke Cami Üftade Tekkesi, cami, semahane, harem, selamlık ve çilehaneden oluşmaktaydı. Günümüze cami, semahane, harem ve çilehane bölümleri gelebilmiştir. Yapılar, Celvetiyye Tarikatı'nın kurucusu ve Aziz Mahmud Hüdayi'nin de şeyhi olan Üftade Mehmed Muhiddin Efendi (vefatı 1580) tarafından 16. yüzyılın ikinci yarısında yaptırılmıştır. 1925'te tekkelerin kapatılmasına kadar faaliyet göstermiştir. Tekke, Celvetiyye Tarikatı'nın usullerinin uygulandığı bir yer olup; ayrıca misafir ve yoksulların doyurulduğu imarethane görevini de görmüştür. Kendisi de cami ve tekkenin inşasında bizzat çalışmıştır.
Üç Kuzular Cami Caminin kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak caminin karşısında, 15. yüzyılda yaşamış, Buhara'dan Bursa'ya gelen Safiyyüddin Efendi, Açıkbaş Mehmed Efendi ve Ali Efendi isimli üç kardeşin mezarının bulunması sebebiyle, caminin bu üç zat tarafından yaptırıldığı ve camiye "Üçkuzular" adının verildiği söylenmektedir. Eskiden bu alanda yer alan ve 17. yüzyılda Safiyuddin Efendi'nin damadı Muhyiddin Efendi tarafından büyütülen Üçkozlar Dergâhı 1925 yılında tekkelerin kapatılmasıyla zamanla harap olmuştur. 1958 yılında, Üçkozlar Dergâhı ve caminin yerine günümüzdeki cami inşa edilmiştir. Kare planlı kâgir cami, kırma çatılıdır. Cami son olarak 1992 yılında onarım görmüştür.
Hızırdede Kabri Hızır Dede, Hacı Bayram-ı Veli halifelerinden Akbıyık Sultan ' ın oğlundan istifade etmiş olup Üftade Hazretlerinin mürşididir. Mihaliç (Karacabey) kasabasında geçimini temin için koyun çobanlığı yaparken, soğuktan ayakları donarak muk 'at (kötürüm) olmuş; bu yüzden kendilerine " Muk 'ad " lakabı takılmıştır. Kabr-i şerifleri bazı eserlerde; Pınarbaşı Kabristanı'nın üstünde Kuzgunluk Mahallesi'nde Üçkuzular (Üçkozlar) zaviyesi altında Gar-ı Aşıkan (Aşıklar Yurdu) denilen, Emir Sultan Hazretlerinin Medine-i Münevvere' den manevi işaretle geldiği zaman Bursa' da halvette kaldığı (kabristan) derin mağarada rahmet-i rahmandır, denilmekte olup Mehmed Fahreddin Efendi kabr-i şerifin mağlum olmadığını ifade etmekte ise de hal-i hazırda yol kenarında alçak bir evin saçak altındadır.
Molla Fenari Cami Yıldırım Bayezid döneminin bilgin ve kadılarından olan ve II. Murad Hüdavendigâr döneminde şeyhülislamlık görevi verilen "Molla Fenari" ünvanlı Mehmet Şemseddin tarafından, 15. yüzyıl başlarında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı cami büyük ölçüde yenilenmiştir. Caminin son cemaat yeri asimetrik olarak doğu yönünden camiye bitişik olarak inşa edilmiştir. Asıl ibadet mekânı Bursa kemeriyle iki bölüme ayrılmıştır. Kuzeydoğu köşesindeki minaresi tamamen tuğladandır.1855 depreminde büyük ölçüde hasar gören yapı, 1969 yılında Bursa Eski Eserleri Sevenler Kurumu ile Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
Somuncubaba Cami Yıldırım Bayezid Dönemi'nde, Şeyh Hamid adına, Başcı Hacı Sevindik tarafından yaptırılmıştır. Ana hatları ile dikdörtgen planı olan cami; iç ölçüleri 5.70 x 5.70 metre olan tek kubbeli kare bir alanla, kuzey yönünde buna eklenen 3.00 x 5.70 metre iç ölçülerinde bir son cemaat yerinden oluşmaktadır. Son cemaat yerinin üstü tonozla örtülüdür. Kalkan duvarlı camilerdendir. Bursa kemerli bir kapı ile asıl ibadet alanına girilmektedir. Beden duvarları düzgün moloz taş ve iki sıra tuğla örgülü yatay düzende üçer sıralı tuğla hatıllarla takviye edilmiştir. Sekizgen kaideli tuğla-taş almaşıklı minare, tuğla gövdeli ve sivri külahlıdır. Caminin içine yeni çiniler döşenmiştir. 1955-1971 yıllarında aslına uygun olarak onarılmıştır. Doğusunda mezarlar vardır.
114984