3 noktada kriz uyarısı

2018.12.13 08:56 - Son Güncellenme: 2018.12.13 08:57
A

Dünyada bazı coğrafyalar vardır yaşamak için daima güçlü, akıllı ve kendi içinde en azından milli paydalarda sürekli birlik beraberlik içinde olmanız gerekir. Tıpkı ülkemizde olduğu gibi. 

Türkiye üç tarafı denizlerle çevrili ama dört tarafı da sürekli teyakkuzda ve dikkatli olmamız gereken bir coğrafya. 

Ülkemizin son dönemde atlattığı badireleri siz değerli okurlarımız çok iyi biliyorsunuz. 

Oldum olası her olayı dışarıya bağlamaya ya da komplo teorileri ile ilişkilendirmeye karşıyımdır. 

Tabii ki bazıları içeride bizim bazı şeyleri eksik ve hatalı yapmamızdan kaynaklı. 

Ama ciddi bir bölümünün de bu hassas coğrafyada Türkiye'nin rahat oturmaması ve yoluna devam etmemesi için dışarıdan yönlendirilen girişimler kaynaklı olduğunu söylememek haksızlık olur. 

Bazen toplumsal kamplaşmaları, keskin siyasi kutuplaşmaları ve bizi sadece tüketen kavgaları görünce ve dışarıda da bunu elini kavuşturarak izleyenleri düşündükçe açıkçası hem endişeleniyorum. Hem de bu kutuplaşmayı gidermek ve dediğim en azından bunu en aza indirmek için neler yapmak gerekir diye düşünüyorum. 

Neden mi? Çünkü kucağında çocuğu ile Macaristan'da kendine vatan ararken çelme ile düşürülen o Suriyeli babayı hiç unutamıyorum. Bu açıdan önce milli değerleri anlayalım, burada tek bir vücut olarak buluşalım sonra gerekirse kendi iç kavgalarımızı ülkemizi ve birbirimizi tüketmeden yapalım düşüncesindeyim hepimiz gibi. 

Olayları önceden okumak, ama milli bir gözle iyice tarafsız okumak ve tam anlamak bu eksende çok kritik bir nokta. 

İşte bu noktada şimdiden yaklaşan bir fırtınaya daha doğrusu üç eksende gelişecek bir fırtınalar serisine dikkat çekmek istiyorum müsaadenizle. 

Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve Ege. 

Aslında bu üç eksenin yıllardır çeşitli vesilelerle gündeme geldiğini hepimiz biliyoruz duyuyoruz. Ancak şimdi yaklaşan ise yeniden çalışılmış kusursuz fırtına.

Neden mi? İlk gelen sinyaller bunun amacının, Türkiye'nin devam eden Suriye'deki etkinliği, güvenlik politikaları ve kademeli olarak Kuzey Irak ile iç güvenlik harekatı kapsamındaki başarılı pozisyonunun zayıflatılması olduğu yönünde. 

Yani, bahsettiğim eksenlerde Kıbrıs-Doğu Akdeniz ve Ege'de tırmandırılacak bir dizi kriz; doğal olarak Türkiye'nin siyasi dikkatinin ve askeri gücünün ve ciddi anlamda Suriye-Irak ve iç güvenlik terör operasyonları anlamındaki konsantrasyonunun dağılması anlamına gelecek. 

Bakın Doğu Akdeniz'de neredeyse her ay, sözde münhasır hak talebinde bulunan Rum Kesimi önderliğinde İsrail, Lübnan, Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere, ABD ve Mısır dahil bazı Arap ülkelerinin içinde doğrudan ya da dolaylı olarak yer aldığı bir enerji kaynakları meselesi gündeme geliyor. 

Doğu Akdeniz'de sık aralıklarla çeşitli uluslararası bir konsorsiyum kombinasyonu Türkiye'nin de uluslararsı anlaşmalar kaynaklı hak sahibi olduğu sularda doğal gaz ve diğer enerji kaynakları aramaları yapıyor. Bu da Türkiye'nin duruma doğal olarak hareketsiz ve sessiz kalmaması gerektiren askeri ve diplomatik durumları beraberinde getiriyor. 

Ve Kıbrıs; Gelen haberlere göre, adada önümüzdeki dönemde iki toplum arasında 'çözüm' adına görüşmeler AB merkezli arttırılacak. Türkiye'ye baskı artacak ve kısa sürede askerlerini çekmesi istenecek. Kabul edilmez diğer siyasi şartlar da gündeme getirilerek Türkiye dünyaya barış için uzlaşmaz bir ülke durumuna düşürülerek siyasi ve askeri tansiyon tırmandırılacak. Aynen bu gelişmede de Türkiye'nin askeri ve siyasi dikkatini dağıtacak. 

İngilizlerin Kıbrıs'ta adanın neredeyse yüzde 3'üne tekabül eden iki dev üsse sahip olması ile Rumların silahlanmasının gözardı edildiği bir konjonktürde Türkiye'ye yönelik olası bu durum dikkat çekici hale gelecek. Kıbrıs'ta kim çözüm istemez. Ama tabii ki, KKTC'nin haklarını koruyan ve Türkiye'nin stratejik menfaatlerini zedelemeyecek bir çözümden bahsedersek. Tıpkı batının kendine yaptığı gibi. Bunu kendimiz için istemek haksızlık mı olur?!

Ve gelelim. Ege'ye. Dikkat ediyor musunuz? 

Yunanistan bir süredir Ege Denizi'nde karasularının 6 milden 12 mile çıkarılmasını doğrudan ya da dolaylı olarak gündeme getiriyor. Kardak dahil adacıklarda yine provokasyonlara başladı ve silahsızlandırma ilkesine aykırı olarak adalara silah yığıyor. Ve de provokatif açıklamalarının yanısıra bu bölgelerde tatbikatlara kalkışıyor. Bunları da giderek artan biçimde yapıyor. Bu da Türkiye'nin, 'Her yere müdahale edecek kadar güçlüyüz ve olayların farkındayız' yönünde tepkisi ile karşılaşıyor. 

Hatırlar mısınız; Türkiye, Afrin Harekatı'na başladığı günlerde Yunanistan Savunma Bakanı'nın birden aklına Kardak'a gidip provokasyon yapmak gelmişti. Bu manidar zamanlama; bir tesadüf olabilir mi? Yunanistan'ın batılı suflör dostları da akla gelmiyor değil. 

Durum bu sevgili okuyucularımız. Yüksek takdir sizin. Dediğimiz gibi, siyasi kamplaşmalar olabilir. Birbirimizden nefret de edebiliriz. Ama eğer en azından milli ortak paydalarımızda buluşursak unutmayalım önce Türkiye kazanır. 

Önce Türkiye kazansın. Sonra gerisini nasıl olsa konuşarak birbirimizi dinleyerek çözeriz. 

En güzel günler sizlerle ve Türkiye ile olsun. 

Sağlıcakla kalın.


A

Yazarın diğer yazıları

Yazarın Tüm Yazıları